22 Ekim 2016 Cumartesi

Resul-Nebi Farkı ve Reşad Halife Tayfasına Cevaplar

Merhaba kardeş. Biraz şey bir giriş oldu ama girişe takılma gelişme ve sonuca takıl. Konuya tap diye giriyorum ki 19'un bağnazları ve "Reşad bizim Elçimiz lili" diyenlere gelecek. Alınan alınsın ben Reşad'a çullanacağım. 

Zira sistemde niye ayet atıyorsunuz demelerini kendi elçileri bile açıklayamadı bir de Reşad kendisine ve bu fanatikler Reşad'a Kur'an üzerinden elçi diyorlar. Ben her türlü sallandıracağım ipliklerini.

19'cuların bana "Sekar ateşi yüreğini saracak! Cahil, basiretsiz, ağzı olan konuşuyor." demelerini saymıyorum bile. Eh tabii, gerçeği söyleyeni dokuz köyden kovuyorlar. Yazııy yazma nedenim şudur sadece ;

"İçlerinden bir topluluk şöyle dedi: "Allah'ın helak edeceği yahut şiddetli bir azapla azaplandıracağı bir topluma ne diye öğüt verip duruyorsunuz? Dediler ki: "Rabbinize karşı bir mazeret olsun diye ve bir de korunup sakınırlar ümidiyle." A'-raf 164 

"Arkalarından, yerlerini alan halefler geldi. Bunlar, Kitap'a varis olmuşlardı. Şu basit dünyanın geçici menfaatini esas alıyorlar ve şöyle diyorlardı: "Biz zaten bağışlanacağız!" Kendilerine, bir menfaat daha gelse onu da alıyorlardı. Bunlardan, Allah hakkında, gerçek dışında birşey söylememelerine ilişkin Kitap misakı alınmamış mıydı? O Kitap'ın içindekileri okuyup incelemediler mi? Ahiret yurdu, takvaya sarılanlar için daha hayırlıdır. Hala aklınızı işletmeyecek misiniz? [Halef = Birinin ardından gelip onun makamına geçen kimse.] Ama kitaba sımsıkı sarılan ve Allah'a kulluğun hakkını verenler var ya: onlar iyi bilsinler ki Biz, kendilerini ve başkalarını düzeltmek için çaba gösterenlerin emeklerini zayi etmeyeceğiz. [Zayi Etmek = Boşa harcamak, yitirmek]" - A'raf 169 ve 170

Bu ayetleri görünce "Bizim menfaatimiz nedir?" diyecekler. Bu mantıkla Tasavvuf mantığını da aklarsınız. Zira onlar da "Fenafillah" mantığını hiçbir maddi çıkar için yapmıyorlar. Tamamen manevi yani ahiret yurdu çıkarı için yapıyorlar. Bu sistemde de manevi çıkar vardır. Yalan olmasın benim de var, lakin ben dosdoğru Allah'ın rızasını kazanmayı temel amaç edindim. Zira Allah'ın rızasını kazanmadan cennetten söz etmeye dahi hakkınız yok. Allah, rızası olmadığını cennete sokar mı? Çok basit, sokmaz. Her neyse başlıyorum ben moruk. Tutarsızlık üstüne tutarsızlık yapıyorlar ve ayetleri kafalarına göre yorumluyorlar. Haydi gel ayet üstü ayetlerle objektif olarak yorumlayalım.

İşte bunlardır kendilerine kitap, hükmetme gücü ve peygamberlik verdiklerimiz. Şimdi şu insanlar bütün bunları inkâr ederlerse biz, bunları inkâr etmeyecek bir topluluğu onlara vekil ederiz." - En'am 89

Burada "Peygamberlik" diye çevrilen kısım "Nebilik anlamındaki" Peygamberlik kelimesi olan "ve en nubuvvete" kelimesidir.

"İnsanlar tek bir ümmet idi. Sonra Allah, müjde veren ve uyaran peygamberler gönderdi; onlarla beraber, anlaşmazlığa düştükleri konularda insanlar arasında hüküm vermeleri için, kitabı da hak ile indirdi. Oysa kitapta anlaşmazlığa düşenler, kendilerine kitap verdiklerimizden başkası değildi. Onlar da, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden ihtilâf ettiler. Allah ise, onların anlaşmazlığa düştüğü hakikate ulaşmaları için iman edenlere izin verdi. Zira Allah, dilediğini doğru yola ulaştırır." - Bakara 213

Burada da aynı arapçasında "Peygamberlik" olarak çevrilen kısım, "en nebiyyîne" yani Nebi manasındaki peygamberlik kelimesidir ve Nebilere kitap geldiğini de açıklamıştır yüce Allah. 

"De ki: "Ben de sizin gibi bir insanım. Ancak, tanrınızın bir tek tanrı olduğu bana vahyediliyor. O halde, Rabbine kavuşmayı uman, hayra ve barışa yönelik iş yapsın ve Rabbine ibadette hiç kimseyi O'na ortak koşmasın." - Kehf 110

Bu ayette nebilerin önemini vurgulamaktadır.

"O peygamber, müminlere öz benliklerinden daha dost, daha yakındır. Onun eşleri de o müminlerin anneleridir. Anne tarafından akraba olanlar da Allah'ın Kitabı'nda, birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak yakın dostlarınız için örfe uygun bir vasiyette bulunmanız müstesnadır. Bu, Kitap'ta satırlara geçirilmiştir."- Ahzab 6

Burada da Hz. Muhammed'in önemi vurgulanır ve peygamberlik anlamında yine "en nebiyyu" kullanılır ve bu "Nebi = En son Nebi" olduğundan Allah önemine dikkat çekiyor ve ne tesadüftür ki sizin ekmek yediğiniz "Ahzab" suresinin 6. ayeti bu da, malum Reşad 40. ayeti bol bol kullandı. Allah sanki birilerinin çakma peygamber olacağını da bilmiş her şeyi bildiğinden de uyarmış besbelli. :)

Şim siz Reşad'a "Resul" yani Elçi diyorsunuz. Çünkü Resul'ler Elçi görevindedir, tebliğ eder sadece. Kitap gelenlere "Nebidir" çünkü Nebilikte tebliğin yanı sıra uygulama görevi mevcuttur. Ancak Resul, sadece "Tebliğ Eder" çünkü ;

"Şirk koşmakta olanlar dediler ki: "Eğer Allah dileseydi, O'nun dışında hiç bir şeye kulluk etmezdik, biz de, atalarımız da; ve O'nsuz hiç bir şeyi haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı?" - Nahl 35

Bak cümleye bak "Şu halde elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı?" Arpaçası da "fe hel aler rusuli illel belâgul mubîn" Yine dikkat burada da elçi, haber ileten manasında "aler rusuli" kavramı bulunmaktadır.

"Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez." - Maide 67

"Ey resul!" diyor zaten. Arapçası da "yâ eyyuhâ er resûlu" kelimeleridir. 

Şimdi buralarda sıkıntı nerede diyeceksiniz? Şurada güzel kardeşim. Elçi'nin görevi haber getirmekse, o haberi getirir ve geçer. Reşad'da kendisine "Elçi" diyor siz de onu Ahzab 40'da "Son Elçi" demiyor ki diyorsunuz aslında Resul = Elçi demek kafadan burada kayıpsınız.

Dahası, hadi Reşad Resul olsun, Resul'un görevi tebliğdir sadece. 19 sistemini uygulamaya kalkıyor ve uyguluyor ki Tevbe'nin 128. ve 129. ayetini bozunca şlak diye atıp silebiliyor. 

O zaman bu Reşad Nebi olmuyor mu kardeşim? Bal gibi de kendisini Muhammed'den farksız görüyor. Çünkü Muhammed hem Resul, hem Nebidir. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusudur? Resuller "Dosdoğru tebliğ ile yükümlüdür" Nebiler ise "Hem dosdoğru tebliğ, hem de dosdoğru uygulama" ile yükümlüdür.

Ayrıca yine bu Maide suresinin 67. ayeti her resulun nebi olmadığını da gösterir. Bazı çevirilerde, "onun resullüğünü yapmamış olursun." diye çeviriler görünce hemen atlarsınız Reşad diye ama hayır, atlattırmam ulen.

Arapçasına bakarsak "min rabbik(rabbike) ve in lem tef’al femâ bellagte risâleteh(risâletehu)" geçer yani herhangi bir açık kalmaması için yüce Allah, orada kendisine verdiği resullukten bahseder. "Onun verdiği peygamberlik görevini" burada "Onun" denilen varlık yüce kainatın efendisi olan yüce Allah'tır. "Onun" demek arapçasında "Rabbinden gelen" anlamına da çıkıyor zaten. Ayrıca, yüce Allah kendisinin başka ayetlerde de "O" diye çok sıkça bahseder zaten. 

"Kitap'ta İsmail'i de an. Çünkü o, vaadinde sadıktı; bir resuldü, bir peygamberdi." - Meryem 54

Hz. İbrahim'in biricik oğlu ve görüp kurban etmeye içten içe kıyamasa bu İsmail'in rüyasına göre "Kurban etmesi" gerektiği ama "Edemediği" oğlu İsmail'dir. Vaadine sadıklığını da bu "Bıçakla kesme" olayında kanıtlar ve sonra İbrahim'e bir kurban kesmesi gerektiği söylenir. 

Hz. İsmail'de bu ayetten apaçık anlaşılıyor ki, bir Nebi idi. Arapçasında "resûlen nebiyyâ(nebiyyen)" geçiyor. Yani hem resul, hem de nebi.

Çünkü yukarıdaki kuralın sağlaması yapılmaktadır. 

Nebi = Hem tebliğ edici, hem de uygulayıcıdır. Dolasıyla Resul'den daha üst bir mertebedir. 
Resul = Sadece tebliğ edicidir, kendisine tebliğ edeni haber verir. 

Bu durumda Elçi'de bir Resul olmaktadır zira eski dönemde de, şimdiki dönemde de "Elçi" ve "Büyükelçilik" görüşmelerde kafasına göre bir şey uygulamazlar ve üstlerinden emir alırlar ve "O Emri haber verilecek makama, başka bir elçilik makakına haber verirler." 

Müslüman ve Mü'min gibi benzetebiliriz bunu. Çünkü Kur'ân'da çok fazla "Müslüman ve Mü'min" lafları geçer ama cennetle müjdelenen müslümanlar değil, "Mü'min olan kimselerdir." Bunun da delilleri şu ayetlerdir özetle ;

"Resul, Rabb'inden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır. Allah'ın resullerinden hiç birini ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdir: "Dinledik, boyun eğdik. Affet bizi, ey Rabb'imiz. Dönüş yalnız sanadır." - Bakara 285

Buradaki Resul Hz. Muhammed'dir, Reşad değildir. Ahzab 40'da son Resul ve son Nebi olduğu söyleniyor. Daha da çürütmelerim devam edecek ama, Müslüman ve Mü'min ilişksini anlarsanız, Resul ve Nebi farkının da bunun sadece değişik bir versiyonu olduğunu göreceksiniz.

"Allah, müminleri şu üzerinde bulunduğunuz halde bırakmayacaktır. Sonuçta pisi temizden ayıracaktır. Allah sizi gaybı bilir duruma da getirmeyecektir. Şu var ki Allah, resullerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve resullerine inanın. Eğer inanır, korunursanız sizin için büyük bir ödül vardır." - Ali İmran 179

"Bir mümini kasten öldürene gelince, onun cezası içinde sürekli kalmak üzere cehennemdir. Allah gazap etmiştir böylesine, lanetlemiştir onu; çok büyük bir azap hazırlamıştır ona." - Nisa 93

Burada da, Mü'min'in değerini vurguluyor Mü'min öldüren, adeta bir nebi ve bir resul katletmiş gibi direkt ve edebi bir "Cehennem" cezası var.

"Erdirici kılavuzluk kendisine ayan-beyan geldikten sonra, resulden kopup müminlerin yolunun dışını izleyeni biz, yöneldiğiyle kaynaştırır, sonra da cehenneme sallarız. Ne kötü bir dönüş yeridir o!" - Nisa 115

Burada da, Mü'min yolundan çıkana yine "Edebi ve direkt Cehennem" cezası var. Bu Mü'minleri vasfı nedir dersen? Kur'ân'a nasıl ayıklayacağız dersen yani bu işaretlerle ayıklayabilirsin ;

"Gerçek müminler ancak o müminlerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, âyetleri okunduğu zaman imanlarını arttırır. Ve bunlar yalnızca Rablerine tevekkül ederler." - Enfal 2

"O halde, gücünüz ölçüsünde Allah'tan korkun, dinleyin, itaat edin. Ve benlikleriniz için bir hayır olarak infakta bulunun. Nefsinin cimrilik ve doymazlığından korunanlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.- Tegâbun 16

Yani yalnız Allah'dan korkarlar. 

"O müminler ki, insanlar kendilerine, "Halk size karşı bir araya gelmiş, korkun onlardan!" dediklerinde, bu onların imanını artırdı da şöyle söylediler: "Allah bize yeter. Ne güzel Vekîl'dir O!" - Ali İmran 173

"İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah dışında bazılarını Allah'a eş tutarlar da onları Allah'ı sevmiş gibi severler. İman sahipleri ise Allah'a sevgide çok kararlı ve taşkındırlar. Zulme saplananlar, azabı gördüklerinde tüm kuvvetin Allah'ta bulunduğunu, Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu fark edeceklerini anlayabilseler!" - Bakara 165

Allah'ı her şeyden üstün tutarlar. 

"Andolsun, "Allah, Meryem'in oğlu Mesih'tir" diyenler elbette kâfir olmuşlardır. Oysa Mesih onlara: "Ey İsrailoğulları, hem benim, hem de sizin Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Kim Allah'a ortak koşarsa, şüphesiz Allah ona cenneti haram kılmıştır ve onun varacağı yer cehenemdir. Zalimlerin yardımcıları da yoktur" demişti. " - Maide 72

"De ki: "Ben de sizin gibi ancak bir beşerim. Ne var ki, bana ilâhınızın ancak bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Onun için her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse iyi amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibadete hiç kimseyi ortak etmesin." - Kehf 110

Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmazlar.

"Allah o kitabla rızasına uygun hareket edenleri selamet yollarına iletir. Onları izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru yola sevk eder." - Maide 16

"O halde binasını Allah korkusu ve Allah rızası üzerine kurmuş olan mı hayırlıdır, yoksa binasını yıkılmak üzere olan bir uçurumun kenarına kurup da onunla birlikte cehenneme yuvarlanan mı daha hayırlı? Allah, zalimler güruhunu hidayete erdirmez." - Tevbe 109

"O halde akrabaya da hakkını ver, yoksula da, yolcuya da... Bu, Allah'ın rızasını dileyenler için daha hayırlıdır. Kurtuluşa erecek olanlar da işte onlardır." Rum 38

"Size sırf Allah rızası için yemek yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz." - İnsan 9

"Böyle olduğu içindir ki, Allah'tan bir nimet ve lütufla geri döndüler, hiçbir kötülük dokunmamıştı onlara. Allah'ın rızasını izlediler. Allah çok büyük bir lütfun sahibidir." - Ali İmran 174

Tek amaçları Allah'ın rızasını kazanmaktır. Bu kadar vasıf yeterlidir sanırım, başka vasıfları da Kur'an'da görmeniz mümkündür. Resul ve Nebi farkı da böyle bir farktır işte. Ben yine de ayetlere devam ediyorum. 

"Nuh kavmi peygamberleri yalanladı." - Şuara 105

"Ad kavmi peygamberleri yalanladı" - Şuara 123

"Semûd da peygamberleri yalanladı." - Şuara 141

"Lût kavmi de peygamberlerini yalanladı." - Şuara 160

Şimdi Rasim Ozan gibi "Hoayyda!" dediniz ama izahı var bunun. Bir kere hepsinde de "El murselîne" kelimesi geçer ayette yani, "Gönderilen, resul, peygamber" gibi anlamlara gelmektedir.

Şöyle de bir şey çıkar demek ki bu resul hangisi öcne ya da sonra farketmez çünkü Kur'an bize adını bilmediğimiz nice resuller gelip geçtiğini de söyler. 

"Yemin olsun, biz senden önce de resuller gönderdik. Onların bir kısmının hayat ve hatırasını sana anlattık, bir kısmının hayat ve hatırasından sana bahsetmedik. Hiçbir resulün, Allah'ın izni olmaksızın herhangi bir mucize getirmesi söz konusu olamaz. Allah'ın emri geldiğinde, hakla hükmedilir ve gerçeği hükümsüz kılmaya çalışanlar orada hüsrana uğrarlar." - Mü'min 78

Sonuç olarak bu resuller ve nebiler, Kur'an'a göre yakın zamanlarda gelmiş en azından arada 1400 yıllık bir uçurum oluşmamış ki önceki nebileri bilip, onları yalanayabiliyorlar. O zaman neden Muhammed ve Reşad arasında 1400 yıl var? 

"Onlara o kent halkını örnek ver. Hani, elçiler gelmişti oraya. Hani, biz onlara iki kişi göndermiştik, onları yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyle destek vermiştik. Şöyle demişlerdi: "Biz, size gönderilen elçileriz!" Onlar "Siz de bizim gibi birer beşersiniz," dediler. "Rahmân'ın birşey indirdiği yok; siz yalan söylüyorsunuz." Dediler: "Rabbimiz biliyor ki, biz size gönderilmiş elçileriz." - Yasin 13, 14, 15 ve 16. Ayetler 

Burada 13. Ayette yine "Elçiler" kısmında "Resuller" manasına da gelen, "el murselûne" kelimesi geçiyor yukarıda olduğu gibi, 14. ayette de ısrarla "murselûn" bir kez daha geçmekte. 

Nebî olmayan resullerin olmasına delildir bu ayet, devam edelim. 19 Matematiği Hakkında da özetsel fikirlerimi beyan edeceğim ama Reşad'a çullanmakla gayet güzel yaptım, zira Reşad'a deli gibi iman etmiş olanlar "Ağızlarında Allah'ı düşürmeyenler ile Reşad'çılar" kısımlarını oldukça ayırdım. Cevap yazımın sonunda bunları madde madde sıralayacağım.

"Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık seçik beyanda bulunsun. Bunun ardından, Allah dilediğini saptırır, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlar. Azîz'dir, Hakîm'dir O!" - İbrahim 4

Her resul eğer kendi topluma geldiyse, Reşad hangi topluma gelmiştir ve "Evrensel" geldiyse bir resul nasıl olur da "Evrensel" gelebilir? Ben rahatlıkla Muhammed son elçi yani son resul ve son nebi diyebiliyorum çünkü Allah buyuruyor ki ;

"Biz seni, bütün insanlara bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik, başka değil! Ama insanların çokları bilmiyorlar." - Sebe 28

Demek ki Muhammed "Evrensel" nitelikte gelmiş, sadece Arap coğrafyasına yaşadığı için Arapça inmiş bu Kur'an o kadar. Son olarak Ahzab 40 ile ikna olmayanlara şu ayetleri atmakta da fayda var ;

"Yalan düzüp Allah'a iftira eden veya kendine bir şey vahyedilmediği halde "Bana vahyedildi" diyen kişi ile, "Allah'ın ayet indirdiği gibi ben de indireceğim" diyen kimseden daha zalim kim vardır? Bir görsen o zalimleri ölüm dalgaları içindeyken. Melekler ellerini uzatmış, "Çıkarın canlarınızı!" diye! "Bugün zillet azabıyla cezalandırılacaksınız; çünkü Allah'a karşı gerçek dışı şeyler söylüyorsunuz ve çünkü O'nun ayetlerine karşı büyüklük taslıyordunuz." - En'am 93

Reşad "Ayet indirmedi" lakin bu sistem bana "Allah tarafındna öğretildi dedi ve "Miraç" denen yere çıktığını bizzat söyledi ve 3:81, 33:7, 46:9-11 ve 72:26-28 ayetlerinde haber verilen elçisi olduğunu iddia etti. Çünkü nefsine yeniş düktü, iblis'de onu yaptığını "Elçilik" safsatasını tatlı gösterdi. Şöhret de adama güzel geldi tabii. Ayetlerde ki sıfatı kendisine yükledi ve En'am 93'un ilk cümlesini harfi harfine yaptı. "Yalan düzüp Allah'a iftira eden veya kendine bir şey vahyedilmediği halde "Bana vahyedildi" diyen kişi ile, "Allah'ın ayet indirdiği gibi ben de indireceğim" diyen kimseden daha zalim kim vardır? 

Şimdi Reşad Ayet indirmedi diyeceksiniz ancak bu videoya dikkatli bakın ;



9:37 ve 9:50 arasına bakın "Benim tercümem değil, Allah'ın tercümesidir." diyor o zaman sen ayet aldın benim canım kardeşim. Bu "Ben ayet aldım yazdım" demektir. Reşad burada kendisini Elçilikten Nebiliğe vuruyor çünkü Muhammed'de bir Nebiydi ve ona hem Kur'an geldi hem de ayetlerle hükmedip uyguladı. 

Kastettiği "Allah'ın tercümesi" olan tercüme de "Quran: The Final Testament (USA, Tucson, tsz.) adlı neşrinde ayetlerin Arapçası da, çevirisi de bulunmuyor. 

(207. Sayfa; izahı için bkz. Appendix 24, s. 669-690)" 

Buyrun bu çeviriye buradan ulaşabilirsiniz. Buradan da ulaşabilirsiniz, hatta 19'u meşrulaştırmak için yaptığı hatalı çevirilerde bazen ayet altına "Footnote" sekmesi koymuş tıklayınca 19 ile alakasını kendince ispat çabasına girişmiş.

Her neyse, artık finali vurmam lazım. 

Özetle ;

1- 19 benim mantığıma "Potasyum" mevzusunu işaret edebilir, o mantığa bu yazımdan ulaşabilirsiniz. Bu bir ihtimaldir sadece ve bilimsel olarak da oldukça tutarlıdır çünkü ayetlerin devamında kainat yapısı anlatılmıştır. Cehennem ve Melekler vurgusu da bunun delilidir zaten. 

2- Kur'an'da da 19 imzası olabilir mi? Ben buna karşı değilim. 19 olsun ne fark edecek? Bu Kur'an'ın tıpkı "Zamanın İzafi oluşu, Okyanusların Tam Keşfedilmemiş olması, Atom" gibi bilimsel bir delilden fazlası olmadığını savunuyorum. İster bu "Potasyum" ya da "19 Kodu" olsun bu sadece "Delil"den ibarettir yoksa kalkıp Reşad "Resul" Edip "Bunun devam ettirişi" gibi bir şey asla kabul etmiyorum zira tutarsızlık üstüne tutarsızlık var. Edip'de "Reşad'a itaat ediyor ve onun elçiliğini burada kabul ediyor."

3- Resul ve Nebi farklı kavramlardır yukarıda bunu izah etmeye çabaladım.

4- Bu yazıda dava arkadaşım olan bir dostumun yazısıdır. Okumanızı öneririm. 

5- Son olarak, 4. Madde'de ki yazıyı okuyunca 19 mevzusunun "Neden abartılmaması gerektiğini ve tutarsızlıklarına" sisteme tanık olan birisinden görünce, yaptığımın eylemin doğruluğuna kanaat getirdim.

6- Bakalım diğer saldırı ne üzerine olacak ama saldırılara bundan sonra yanıt vermeyeceğim. Zira yanıt verdikçe papağan gibi aynı şeyleri tekrarlamak istemiyorum. Anlamak isteyen dilediği gibi anlasın yazıyı, sonuçta ifade ve eleştiri özgürlüğü denen bir kavram var. Ben sadece Kur'an ile bunu değerlendiren ve Mü'min olmayan debelenen Müslüman bir herifim, ötesi değilim. 

7- Bu yazıyı yazma amacım ne ün, ne makam, ne para ne şöhrettir. Allah'a iftiralardan rahatsız oldum o kadar.  

8- Bir de Muhammed'e peygambere gelen bir ayet ile son cevabımı vereceğim. Ayetten dileyen dilediğini anlayabilir ; 

"Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, kan, domuz eti, üzerine Allah'tan başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canı üzerineyken yetişip kestikleriniz müstesna olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet paylaşmanız... Bütün bunlar birer sapıştır. Küfre batmış olanlar bugün dininizden ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı/Allah'a teslim olmayı seçtim. Şu da var ki, her kim ciddi bir açlıkla yüz yüze gelir de günaha kaçmak maksadı olmaksızın onlardan yemek zorunda kalırsa, elbette Allah Gafûr ve Rahîm'dir." - Maide 3 

Buna binayen, Reşad vahiy aldıysa Allah bu ayette yalan mı söylüyor haşa? Tamamlanan bir dine neden elçi, veya Edip'de vahiy aldıysa elçiler geliyor? Şimdi diyeceksiniz ki, yukarıda Şuara örneklerinde de resuller gelmiş ama Edip ve Reşad gelemez mi? Orada da şöyle tutarsızlıklar var ;

I- Orada o resuller eş veya çok yakın zamanlarda geliyor ki toplum nebilerin dediklerini hatırlayıp rahatlıkla red edebiliyorlar, yani ortada kitap ve deliller var demektir bu. Reşad ve Muhammed arasında 1400 küsür yıl var, Reşad'a iman edenler buna tam 1406 yıl diyor, utanmasalar gün bile verecekler ya neyse. Mevzumuz burada, neden 1400 yıl bekleniyor bunun cevabını delilli ve somut bir şekilde verebilir misiniz?

II- Reşad ve Edip "Tebliğ" ile yükümlüyse eğer, o zaman bu ayette din "Kemal ermemiş" olacaktır ve "Nimet eksik" olacaktır. Çünkü nimet eksik ki Allah resul yani elçi gönderme gerekliliğini duyuyor ve Reşad seçiliyor.

"+" ve"-" kutuplardan ele alınca apayrı tutarsızlıklar mevcut. Hatalı çevirisine Allah'dan demesine daha değinmedim bile. Azıcık İngilizceniz varsa bile hataları görebilirsiniz. Hiç olmadı sağlam bir "Translate" programıyla bile bunun farkında olmanız muhtemeldir.

9- Reşad'a iman yani itaat eden arkadaşlar bissürü ayet atıyorlar "Bu kim?" argümanlarını kullanıyorlar ve "Rakalmandırılmış" kısımlı 2-3 ayetten başka argüman atmıyorlar ama o ayetlerin devamını okursanız hep "Ahiret günü, kainat yapısı" vurgusunun gerek açık, gerek imalı şekilde geçtiğini görmemek için beyinden yoksun olmak veyahut bağnazca Reşad'ı kabullenmişlik gerekli ki arkadaşlarda bağnazlık düpedüz mevcut.

Dediklerinize ikna olmazsanız "Cahil, Basiretsiz, Sekar ateşi size hak oluyor, Gereksiz oluyor yazılarınız" ancak 19'a "Tamam ya ben buna varım." dediğiniz takdirde "Zeki, Ahlaklı" adam/kadın sıfatını hak ediyorsunuz. Bunu diyenler kendilerini başka cemaatler "Mürted, Kafir" ilan edince üslup ve duygu sömürüsünden dem vuruyorlar lakin kendileri yapınca bu "Hak" oluyor. 

10- Buradan "Büyük Tartışma" adlı bir videosu var Reşad'ın burada. 12:20 itibariyle "La ilahe illallah" üzerine bir tartışma başlıyor ve şöyle bir ifade kullanılıyor "Öldü çünkü, görevini tamamladı." Peki Reşad'da "Elçiyse(!)" eğer öldüğünde, yaşayana dek görevini tamamlamış olması gerekir değil mi? Lakin Tevbe'nin son 2 ayetini atılmasını halen ispatlayamadı bu nasıl elçilik kavramı o zaman be birader? 

11- Bu kaynaklar ışığında siz ikna olur musunuz bilemem ama bana göre Allah'ın, son elçisi yani son resulu ve son nebisi = Hz. Muhammed'dir!

Haydi eyvallah. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder