17 Kasım 2016 Perşembe

Allah Varsa Neden Bu Kadar Kötülük Var?

Selamın aleyküm gençler ve kendini genç hissedenler. Bugün konu uzun ve biraz da felsefi zaman zaman da teolojiye kaymaya müsait bir mevzu. Evvela teşekkür listem var ;

Cem Karaca - Islak Islak, Iron Maiden - Fear Of The Dark ve Rolling Stones - Paint İt Black şarkılar eşliğinde başlayan yazımız başlıyor ehehe.

Allah var ama kötülükleri niçin engellemiyor tadında ateistlerin çok akıl dolu(!) bir argümanları var. O argümana yanıt vereceğim yukarıdaki şaka bir yana. 

Evvela Kur'an'ı iyi analiz etmek ve doğru soruları sormak gerek. Çünkü Kur'an aranılan birçok soruya yanıt verir. Ancak "Doğru soruları" sormanız lazım. Allah var kötülüğünün engelleceğini nereden çıkardınız mesela? Bu aynen şu demektir. Allah varsa haydi görelim demektir, yani eski kavimlerin mucize istemesidir ;

"Semud'a da kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yok. Size Rabbinizden bir beyyine/açık bir kanıt gelmiştir. İşte şu, Allah'ın devesi. Sizin için bir mucize. Rahat bırakın onu, Allah'ın toprağında otlasın. Kötü bir niyetle dokunmayın ona. Yoksa korkunç bir azap yakalar sizi." "Hatırlayın ki, Allah sizi Ad'dan sonra halefler yaptı ve yeryüzünde sizi yerleştirdi. O'nun düzlüklerinde saraylar kuruyorsunuz, dağlarını yontup ev yapıyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini anın da fesat çıkararak yeryüzünü berbat etmeyin." Toplumunun kibre saplanmış kodamanları, içlerinden inanıp da baskı altında tutularak ezilenlere şöyle dediler: "Siz Salih'in gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?" Onlar: "Onun aracılığıyla gönderilene gerçekten inanıyoruz." dediler. Kibre sapanlar şöyle konuştu: "Biz sizin inandığınızı inkar edenleriz." Bu arada dişi deveyi boğazladılar. Ve Rablerinin emrinden dışarı çıkıp şöyle dediler: "Ey Salih! Eğer Allah tarafından gönderilenlerdensen, bizi tehdit ettiğin şeyi önümüze getiriver." Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da kendi yurtlarında diz üstü çöke kaldılar. Nihayet, Salih onlardan yüzünü döndürüp şöyle dedi: "Ey toplumum! Andolsun ki, Rabbimin mesajını size tebliğ ettim, size öğüt verdim; ama siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz." - A'raf 73, 74, 75, 76, 77, 78 ve 79. Ayetler

Ateistler de bu noktada Semud kavmi gibi davranmaktalar. Ortak payda "Allah varsa, hani nerede? Engellesin de görelim."

Semud kavmi de Allah'ı küçümseyerek böyle davrandı ve onlara "Vakti gelince" gereken ceza geldi ve onlara cehennemde de büyük bir azap var. Her kavime bir elçi geldi ve inkar edenlerin cezası yüce Allah tarafından, onun uygun gördüğün bir zamanda ansızın ve anında kesildi ;

"Andolsun, biz her ümmette şöyle tebliğ yapan bir resul görevlendirdik: "Allah'a kulluk/ibadet edin, tâğutttan kaçının. Sonra bunlardan kimine Allah kılavuzluk etti, kimine de sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde gezip dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş görün." - Nahl 36

Bizim cezamız da kıyamet ve cehennem olacak onlara da kendi kıyameti koptu. Bizim farkımız ise, bizden sonra "Başka bir toplum" gelmeyecek. Bizlerle beraber yüce Allah'ın belirlediği vakit bitince, ister buna canı sıkılınca diyin adına ne derseniz diyin kopacak. Kaldı ki zamanı onun belirlemesinden daha doğal bir şey olamaz. Çünkü her şeyi yüce Allah yaratıp emrimize sundu. Her neyse, öncelikle "Kötülük" kavramına ufak bir tanım yapıp daha sonra neden kötülüğü Allah'ın engellemediğini Kur'an'dan ispatlayacağım. Ben yalnızca Kur'an ile konuşurum genç bilirsin.

Evvela bu dünya bir sorgu hayatı değil mi? Evet öyle. Neden? Çünkü Kur'an böyle diyor ;

"Bilin ki, şu iğreti dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden, bir süsten, aranızda bir övünmeden, mallarda ve evlatlarda çoğalma yarışından başka şey değildir. Bir yağmur misali ki, çıkardığı bitkiler çiftçilerin hoşuna gider. Ama biraz sonra o ot kurur, sapsarı kesildiğini görürsün. Nihayet bir ot ufantısı haline gelir. Âhirette şiddetli bir azap var, Allah'tan bir af ve hoşnutluk da var. Dünya hayatı bir aldanış/gurur aracından başka şey değildir." - Hadid 20

"Şu iğreti dünya hayatı, bir eğlence ve oyundan başka şey değil. Âhiret yurduna gelince, asıl hayat işte odur. Ah, bilebilselerdi!" - Ankebut 64

Ama sen şimdi diyeceksin ki bu dünyanın "Oyun, eğlence olsun diye yaratmadık" ayetleri de var diyip bunları soracaksın bana mesela ;

"Biz, gökleri de yeri de bunlar arasındakileri de eğlenip eğlendirelim diye yaratmadık." - Enbiya 16

"Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri eğlenmek için yaratmadık." - Duhan 38 

Ben de sana diyeceğim ki, sen okuduğunu anlamakta sıkıntılı mısın acaba? 

Dikkat edersen benim attığım ayetlerde "Ahiret" vurgusu var. Çünkü Allah bu ayetlerde diyor ki ; Evet ben bu dünyayı eğlence olsun ve sizi eğlendireyim diye yaratmadım. Çünkü bu dünya sizin için bir imtihan yeri. Ancak dünyanın içinde ahireti unutasınız diye yarattığım evrene bir sürü "Aldatıcı oyunlar ve eğlenceler, geçiçi zevkler" koydum. 

Bana inanmıyorsan açarak, Kur'an'a sor ;

Buyurdu: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde belirli bir süreye kadar mekan tutmanız ve nimetlenmeniz öngörülmüştür." Buyurdu: "Orada hayat bulacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan çıkarılacaksınız." - A'raf 24 ve 25

Bu verdiğim 2 ayetin öncesini de okuyun orada da özetle ; İnsanın yaratılışı, İblis'in kibri ve cennetten kovulması ve Allah'ın istemesiyle, imtihan hayatının başlaması söz konusudur.

Peki kötülük nedir ve imtihan dediğimiz şey nasıl olur?

Kötülük = Nefret, acı, şiddet içeren bütün eylemlerin tamamı dersek hiç de yanlış olmaz.

İmtihan = Sınav diyebiliriz ve bir sınavı, eşit şartlarda yapmanız gereklidir ki, bu sınav adil bir sınav olsun.

Adil olması için de iyilik ve kötülük bu dünyada bir arada olmak zorundadır ve Allah bunu bilerek engellemiyor çünkü insan özgür iradeye sahiptir. Tabii ki belli limitleri vardır bu iradenin, hayal dünyası gibi sonsuz değildir. Lakin Allah'ın bütün kullarının "İman etmeleri" konusunda hiçbir müdahelerde bulunmadığını, bulunsaydı zaten "Hepsini Mü'min" yapacağını bu ayetlerde buyuruyor ;

"Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündeki insanların hepsi toptan iman ederdi. Hal böyle iken, mümin olmaları için insanları sen mi zorlayacaksın! Allah'ın izni olmadıkça hiçbir benlik iman edemez. Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır." - Yunus 99 ve 100

Bu ayete bakarak, "Kendin ifşa ettin işte Allah'ın izni olmadıkça benim irademin" manası ne diyeceksin? Ben de sana bu 2 ayeti atacağım.

"Biz her insanın hesabını kendi boynuna dolamışızdır. Kıyamet gününde onun için açılıp önüne konacak bir defter çıkarırız." "Oku kitabını! Bugün sana hesap sorucu olarak öz benliğin yeter."- İsra 13 ve 14

Kendi kaderinden, yani kendi "Nefsinin" her yaptığından bal gibi de sorumlusun demektir. Bu defterden kasıt da apaçık "Amel Defteridir." bu defter Allah katında muazzam bir önem taşır çünkü bu defteri alış şekillerinin 2 türlüsü vardır ; Soldan almak ve sağdan almak. Bakalım iki türlü alınca da durumlar nasıl oluyormuş? Ahanda böyle oluyor ;

"Öz kitabı sol taraftan verilene gelince o şöyle der: "Ah, ne olurdu, bana kitabım verilmeseydi!" "Hesabımın ne olduğunu hiç bilmemiş olsaydım." "Ah, ne olurdu, iş bitmiş olsaydı!" "Hiçbir işime yaramadı malım." "Sökülüp gitti benden saltanatım." "Tutun onu, derhal bağlayın onu!" "Sonra cehenneme sallayın onu!" "Sonra, boyu yetmiş arşın olan bir zincirde yollayın onu!" "Çünkü o, yüce Allah'a inanmıyordu." "Yoksulu doyurmaya özendirmiyordu." "Bugün onun için burada bir sıcak dost yoktur." "İrin ve kan karışımından başka bir yemek yoktur." Onu da ancak o büyük günahı işleyenler yer." - Hakka (25. ve 37. Ayetler arası, 25. ve 37. Ayetlerde dahil)


Gördüğünüz gibi, soldan Amel defterini alan bir "Ateist-Agnostik" tarzı bir kimse işlenmiş burada bana göre. Ya da "Tatlı Su Müslümanı" da olabilir çünkü yoksul doyurmayan bugünlerde bugün "Bağıra bağıra Tekbir" getirenlerin yoksul doyurmadığı zekat adı altında 3-5 kuruş bir şey verdiği günlerdeyiz. Oysa Allah cennete girecek "Mü'min kulları" için sıklıkla "Onlar yoksulları, yetimleri ve esirleri doyuranlardır/Onları seve seve Allah rızası için doyuranlardır" tarzı ifadelerle buyurur. Ayette de apaçık "Yoksulu doyurmaya özendirmiyordu." diyor doyurmuyordu bile demiyor bakın. Özendirmek yani zengin bir tanıdığa bundan bahsedip buna vesile olmak bile ciddi bir iş demek ki. O yüzden ufak detaylar bile önemlidir bazen. Allah hiçbir kuluna da "Hardal tanesi kadar" haksızlık dahi etmeyendir. Bakalım bir de "Sağdan" alınca ne oluyormuş?

"Ancak defteri sağdan verilenler başkadır. Onlar cennetlerdedirler; birbirlerine sorarlar. Suçlu günahkarları; "Sizi şu cehenneme sürükleyip iten nedir?" Onlar: "Biz namaz kılanlardan değildik" dediler. "Yoksula yedirmezdik." "Boş lakırdılara dalanlarla dalar giderdik." "Din gününü yalanlıyorduk." "Nihayet, tartışılmaz ve karşı çıkılmaz bilgi önümüze dikildi." Artık yarar sağlamaz onlara şefaatçilerin şefaati." - Müddessir 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47 ve 48. Ayetler 

İşte amel defteri böyle mühim bir mevzu moruk. Her neyse, ne diyordum ulen. Bunlardan sonra yukarıda attığım ayetlere iradeden dem vuracaksın. Ben de sana diyeceğim ki "Allah pisliği aklını kullanmayanlar üzerine bırakır." ibaresi de var. Çünkü Allah, burada "Sorgulamaya" dem vuruyor. Sorgulayan bir kulun doğru yolu bulacağı garantisi de yoktur ancak sorgulayacaksak, doğru soruları sormak gereklidir bunu diyorum ve demeye çalışıyorum. Ateistler, spiritüalistler, tasavvufçular, agnostikler ve deistler çok yanlış sorular peşindeler ki bir tanesi de bu soru, gelelim Kur'an'dan delilli yanıtlara...

Mesela insanın ilk yaratılışı ile ilgili bir ayet aktarayım sizlere ;

"Bir zamanlar Rabb'in meleklere: "Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım." demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı: "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın? Oysaki bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz." Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim." - Bakara 30

Melekler Kur'an'da genelde Allah'ın dediklerini sorgusuz yapmakta olan varlıklardır ve İblis'de cennetten kovulmadan evvel bir melekti oysa bu kibirli varlık, kibrine yenik düşünce bir "Cin" haline dönüştü. Her neyse, meleklerle ilgili ayetlerin birkaçını atayım ;

"O vakit biz meleklere, "Adem'e secde edin" demiştik de İblis dışında tümü secde etmişti. İblis yan çizmiş, kibre sapmış ve nankörlerden olmuştu." - Bakara 34 

"Zekeriyya orada Rabbine yakarmıştı: "Rabbim, demişti, katından bana tertemiz bir soy bağışla. Sen yakarışı en iyi duyansın." Zekeriyya mihrapta durmuş namaz kılarken, melekler ona şöyle çağırmıştı: "Allah sana, Allah'tan bir kelimeyi doğrulayıcı bir efendi; nefsine egemen bir benlik, hayır ve barışı sevenlerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeliyor." - Ali İmran 38 ve 39

"Bir de melekler şöyle demişlerdi: "Ey Meryem, Allah seni seçti. Seni tertemiz kıldı ve seni âlemlerin kadınları üstüne yüceltti." - Ali İmran 42

"Bir de melekler şöyle demişti: "Ey Meryem! Allah seni, kendisinden bir kelimeyle muştuluyor. Adı, Meryem oğlu İsa Mesih'tir. Dünya ve âhirette yüz akıdır. Allah'a yaklaştırılanlardandır." "Beşikte ve yetişkin çağında insanlarla konuşacaktır. Barışa ve hayra yönelik iş yapanlardandır." - Ali İmran 45 ve 46

"Andolsun ki sizi yarattık, sonra sizi biçimlendirdik, sonra da meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. Onlar da secde ettiler. Ama İblis etmedi, secde edenlerden olmadı o." - A'raf 11

"Rabbin, meleklere şöyle vahyediyordu: "Ben sizinle beraberim. İmanı olanları sağlamlaştırın. İnkâr edenlerin kalpleri içine korku salacağım; vurun boyunların üstüne, vurun onların her parmağına." - Enfal 12

"Ey iman sahipleri! Kendilerinizi ve ailelerinizi öyle bir ateşten koruyun ki, yakıtı insanlarla taşlardır. O ateşin başında çok katı, çok sert melekler vardır. Onlar, kendilerine emir verdiği konuda Allah'a isyan etmezler ve emredildikleri şeyi yaparlar." - Tahrim 6 

Bu kadar ayet yeterli diye düşünüyorum. Melekler kısacası "Allah'ın emrini sorgusuz yapacak kadar güçlü bir Allah inancına sahip olan varlıklardır." ayrıca da Allah ne derse sorgulamadan yapıyorlar. Tek sorguladıkları ayet, Bakara 30. ayettir. Onda da "İlk defa karşılaştıkları" bir durum olduğu için sorduklarını düşünüyorum. Sorularına, Allah'ın "Ol" demesiyle ruhundan üfleyerek oluşturduğu Hz. Adem olunca ;

"Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın." - Hicr 29

Meleklerin sorgu mekanizması yerini Allah'a sadakate bırakıyor ve secde ediyorlar gördüğünüz gibi. İlk duruma yeterince değindiğimi ve bu sorunun birinci alt tabakasını yanıtladığımı düşünüyorum. 

Bir diğer alt tabaka "Bu dünya" Kur'an bakalım "Bu dünya'dan" ağırlıklı olarak nasıl bahseder? İşte böyle bahseder ;

"Bilin ki, şu iğreti dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden, bir süsten, aranızda bir övünmeden, mallarda ve evlatlarda çoğalma yarışından başka şey değildir. Bir yağmur misali ki, çıkardığı bitkiler çiftçilerin hoşuna gider. Ama biraz sonra o ot kurur, sapsarı kesildiğini görürsün. Nihayet bir ot ufantısı haline gelir. Âhirette şiddetli bir azap var, Allah'tan bir af ve hoşnutluk da var. Dünya hayatı bir aldanış/gurur aracından başka şey değildir." - Hadid 20

"Şu iğreti dünya hayatı, bir eğlence ve oyundan başka şey değil. Âhiret yurduna gelince, asıl hayat işte odur. Ah, bilebilselerdi!" - Ankebut 64

"Şu iğreti dünya hayatı, sadece bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder korunursanız, Allah, ödüllerinizi verecek ve sizden mallarınızı istemeyecektir." - Muhammed 36

"Kadınlara, oğullara, altın ve gümüşten oluşturulmuş yığınlara, salma atlara, davarlara ve ekinlere tutkunlukların sevgisi, insanlar için süslenip püslenmiştir. Tüm bunlar geçici-iğreti hayatın nimetidir. Allah'a gelince, varılacak yerin en güzeli onun yanındadır." - Ali İmran 14

Dünya hayatı bir eğlence ve oyalanma yeridir. Bu da "Ölümün" mantığını izah eder, zira her eğlence ve her oyunun bir sonu vardır. Oynadığınız hikayeli bazlı bir oyunun iyi ya da kötü bir sonunun olması gibi. 

"Nefsince de, sabah akşam rızasını isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber candan sabret. Sen dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan gözlerini ayırma. Kalbini, bizi anmaktan gafil kıldığımız, nefsinin kötü arzusuna uymuş ve işi hep aşırılık olan kimseye uyma." - Kehf 28

"Ey insanlar! Rabbinizden sakının. Ve öyle bir günden korkun ki, ne baba evlât için birşey ödeyebilir, ne de evlât baba için. Allah'ın vaadi haktır; sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O çok aldatıcı olan Şeytan da sizi Allah ile aldatmasın." - Lokman 33

Yani dünya hayatı bir aldanmadır. Ayrıca altını çizdiğim yere çok dikkat. Şeytan A'raf suresindeki o birkaç ayette "Dosdoğru yol üzerine kurulacağım" tuzaklarından birisi de budur. Ayet numaraları da "12. ve 18. ayetler da dahil olmak üzere bu ayetlerdir."

Eminem - Beatiful sponsporluğunda yazımız devam ediyor ehehe. 

Zaten daima Allah ile aldatır. "Ya boşver, yap şunu nasılsa Allah affeder." gibi vesveseleri verir sen de "Ya aman bir kere geliyoruz dünyaya" dersin ama ahirete de 1 kere dönüş var maalesef. Bunlar hep şeytanın vesveseleridir ama sen buna içimden öyle geldi dersin işte. Neyse, ufak bir kamu spotunu verme şansını da kaçırmam.

"O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır." - Mülk 2 

"Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz bize döndürüleceksiniz." - Enbiya 35

"Biz, yeryüzündeki şeyleri ona bir süs yaptık ki, insanları, içlerinden hangisi amel yönünden daha güzeldir diye imtihan edelim." - Kehf 7 

"Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvalardan eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele." - Bakara 155

Dünya hayatı "Mallara, canlarla ve çeşitli şekillerde" imtihan yeridir. Peki bir imtihan nasıl olur? Olumlu ve olumsuz şekillerde olur, tuzak sorularla dolu olur, tuzak şıklarla dolu olur. En basitinden vize sorularında bile hocan sana "Tuzak sorular" sormuyor mu? Bal gibi de soruyor. Allah'ın tuzakları daha "Sert ve gerçek" tek fark bu. En son attığım ayet zaten bunun ispatı "Mal, Can, Kıtlık" bunlar çok sert imtihanlar. Bu soruya da ayetlerle yeterince mantık sırasında cevaplar verdiğimi düşünüyorum. Cevap bulamayan da bana ulaşsın ek soruları özelden cevaplarım.

Bul alt tabakayı bitirmeden evvela bu mantığı da özet geçeyim ; Bu dünyada geçici tonla zevk var. Bunlardan elbette zaman zaman yararlanmalıyız ama Allah'ın istediği kulunun bunu "Hayat amacı" olarak ele alıp yaşamaması. Hobi olarak elbette yap ki onlar besbelli senin hizmetine sunulmuş. İçki bile kulun hizmetine sunulmuş bir şeydir mesela al sana o ayet ;

"Hurmalıkların meyvalarından, üzümlerden de sarhoş edici bir içecek ve güzel bir rızık elde edersiniz. İşte bunda, aklını işleten bir topluluk için kesin bir mucize vardır." - Nahl 67

Ayetin orjinalinde "Sarhoşluk" anlamına gelen kelime geçmez ama ayet dolaylı yoldan gayette şarabı, şırayı, üzüm suyunu kast etmektedir. Yani içkiyi de ben yarattım diyor Allah her şeyi yarattığım gibi. Ancak içki yasaktır yani alkollü içki çünkü Namaz'ın "Ne dediğini bilmek" kısmına ters düşer, o kadar.

Hani demeye çalıştığım şey de şu, biliyorum özetten biraz koptum ama toplayacağım söz. Dünya zevklerini de boşa bırakma, ama 1. önceliğin ve en çok çabaladığın kategori "Mü'min bir kul" olmak olsun. Çünkü ben kuluma ne istersem onu veririm buyuruyor yüce Allah ;

"Kim bu peşin dünyayı isterse, Biz dilediğimiz kadarını dilediğimiz kimseye bu dünyada peşin olarak verir, sonra Cehennemi ona mekân yaparız. O da kınanmış ve kovulmuş olarak oraya girer. Kim de âhireti ister ve inanmış olarak ona lâyık bir çabayla çalışırsa, işte öylelerinin çabaları karşılık görür. Rabbinin lütfundan nimetlerle hepsine uzanırız: Onlara da bunlara da. Rabbinin lütfu kimse tarafından engellenemez/kısıtlanamaz." Bak nasıl, kimini kimine üstün kıldık! Ama âhiret, dereceler bakımından elbette daha büyük, lütuflandırma bakımından daha yücedir." - İsra 18, 19, 20 ve 21 

Dünya'yı isteyene dünya, ahireti isteyen ahireti veririm buyuruyor kainatın efendisi olan yüce Allah. Sonuç olarak bu dünya test ve imtihan yeridir. İmtihan edileceksen, iyilikle beraber kötülük ile de test edileceksin. Herkes eşit şartlarda değil diyorsun da, bu testte herkes gayet eşit şartlarda çünkü herkes Kur'an'dan sorumlu tutulacak. Allah kötülükleri engeller ama engellerse o zaman kim cennetlik, kim cehennemlik bunun izahını yapmak imkansız olacak. Bu felsefi kavrama yazının en sonunda daha da detaylı geleceğim en sabret, ananın karnında kaç aylıktın sen? Seni sabırsız seni...

Bir diğer tabaka, "İmtihan başlangıcı" ve cennetten kovulma o da Kur'an'da böyle anlatılır ;

"Ey Adem! Sen ve eşin cennette oturun, dilediğiniz yerden yiyin ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de zalimlerden olursunuz." Derken, şeytan, kendilerinden gizlenmiş çirkin yerlerini onlara açmak için ikisine de vesvese verdi. Dedi: "Rabbinizin sizi şu ağaçtan uzak tutması, iki melek olmayasınız yahut ölümsüzler arasına katılmayasınız diyedir." Ve onlara, "Ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti. Nihayet onları kandırarak aşağı çekti. O ikisi ağaçtan tadınca çirkin yerleri kendilerine açıldı. Bahçenin yapraklarından yamalar yapıp üzerlerine örtmeye başladılar. Rableri onlara seslendi: "Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Ben size, şeytan sizin için açık bir düşmandır demedim mi?" Her ikisi de dediler ki: "Rabbimiz! Biz kendi kendimize zulmetmişiz; eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan, kesinlikle kaybedenler arasına gireriz!" Buyurdu: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde belirli bir süreye kadar mekan tutmanız ve nimetlenmeniz öngörülmüştür." Buyurdu: "Orada hayat bulacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan çıkarılacaksınız." - A'raf 19, 20, 21, 22, 23, 24 ve 25. Ayetler

Şimdi burada "Ne yani bu olmasa imtihan olmayacak mıydı?" Bunun yanıtı Hayır'dır. Yukarıda ki ayetler "Her türlü bir imtihan" olacağına delildir aynı zamanda. Ancak bu olay olmasa, başka şekillerde insan nefsine yenik düşecekti ve illa ki bu kovulma olmayı gerçekleşecekti. Sadece gidiş yolunu yüce Allah hikmetini ve eşsiz bilgisini kullanarak böyle belirledi o kadar. Şeytan'ın vesvesesi burada tutmasa başka şekillerde yine tutmalıydı ki, bu ayetlerin o koşullarda yine anlam kazanabilmeli ve hükmü geçerli olmalı. İşin Kur'an boyutunu izah etmeye çalıştım. Şimdi felsefi boyutuna gelelim. Hegel diyalektiğini bilenler vardır dileyen bakabilir ama ben özetini yapayım ; 

"Tez + Antitez = Sentez" denklemini oluşturur. Bir görüş, olgu, oluşum vardır bir de bunun karşıtı vardır. Bu ikisinin varlığı da sentez denilen kavramı oluşturur. Bu iki görüşün varlığı ve onun ortak inşa ettiği değer, olgu, oluşum olan "Sentez" denklemidir. Bunu Hegel formülize ettiği için çoğu zaman "Hegel diyalektiği" diye karşınıza da gelebilir.

Bunda da şöyle bir mantık doğrudur ; İyilik + Kötülük = İmtihan

Cuk diye gayet güzel oturdu. İyiyi ve kötüyü ayırt etmek gerekli yaratılış ki Kur'an'da buna "Fıtrat" denir ve her insan İslam fıtratına uygun yaratılmıştır ;

"Bütün bâtıl inançlardan uzak şekilde, yüzünü hak dine çevir-o fıtrat dinine ki, insanları Allah onun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışında değişiklik yoktur. İşte dosdoğru din budur; lâkin insanların çoğu bilmiyor." - Rum 30   

Ayetle de buna cevap bulabiliyorsunuz gördüğünüz gibi. Kötülüğü eğer Allah kaldırsa bir kere bu "İmtihan" olmazdı! Çünkü herkes iyiyse, zaten herkes cennette yaşayacak demektir. O zaman varlığımız bir amacı kalmayacak ki seni kendini zeki zanneden boş beleş insan! Ya entel, zeki görüneceğim diye daha sorduğunuz sorunun mantığını düşünmüyorsunuz ateistler bazen. Sırf muhalif olmak için sorulmuş bir soru oluyor bu soru. Keza aynı mantık, iyilik adında da yapılabilir. Herkes katil, tecavüzcü, hırsız, günahkar olsa bu kez doğuştan niye acı çekiyoruz ki biz? Doğuştan cennette ve cehenneme gitsek de, niye gittik? Ne yaptık da bunu hak ettik?

Allah kötülüğü kaldırsa ve herkesi eşit yaratırsa zaten kimseyi imtihan edemezsiniz. Şöyle düşünün vize için belli bir tarih var değil mi? Ama o gün herkes eşit şartlarda değil. "Nası yea" diyeceksin ama yüzeysel bakarsan oraya varırsın. Tamam konular aynı eyvallah ama kim "Ne kadar çalıştı, nasıl çalıştı, çalışması verimli miydi" o zaman bu argümanla hiçbir sınavı belli tarihlerinde gerçekleştiremezsiniz. Birisi çıkıp dese ki "Ya hocam elektrikler kesildi çalışamadık." O sınav ertelenir ve bu goygoyla o ertelemenin sonu gelmez.

Bunu Kur'an'a uydur. Konu aynı, herkes Kur'an'dan sorumlu tutulacak çünkü yüce Allah buyuruyor ki ;

"Gerçek şu: Bu Kuran sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız." - Zührüf 44 

Gördüğün gibi herkesin "Final" konusu Kur'an'dan çıkacak. O gün de belli, sınav da zilin çalmasıyla, hocanın gelmesiyle yani ;

"Sûra üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar. Şöyle diyecekler: "Vay başımıza gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman'ın vaat ettiği işte bu! Peygamberler doğru söylemişler." - Yasin 51 ve 52 
  
Sonra da sınav başlar. Sınav'da çıkacak sorular'da Kur'an'dan olacak ve sonra, sonucunu kötüyse soldan alacaksın ve dersten kalacaksın. Sağdan alırsan, CC aldın demektir. Çok daha iyiyse notun BB, BA gibi o zaman CC alandan daha da büyük nimetlerin olduğu muazzam bir cennete gideceksin. Ancak CC alanın ödülü bir muazzam! BB, BA alırsan ödülünü sen düşün moruk. Dersden kalanlardan da çalışmamalarının cezasını çekecekler, maalesef bu sınavda "Bütünleme" yok. Tek fark o. İmtihan mantığıyla bak ne güzel oturdu.

Bu dünya sınav yeri olduğundan, kötülük olmadan iyilik, iyilik olmadan da kötülük tek başına bir anlam ve bir imtihandan bahsedilemez. Çünkü iyiyken herkes iyi, kötüyken herkes kötü olacağı için kimsenin kimseden bir farkı kalmayacaktır. O zaman ödül, ceza neye göre verilecek sorusuna hiçbir "Tutarlı ve mantıklı" yanıt veremezsin.

Ayrıca kötülük ve iyilik kavramlarını da kendi keyfine göre de açıklayamazsın. Bunu izah etmek için Ahlak kılavuzuna muhtaçsın. Kötülük, neye göre ve kime gör, iyilikse de aynı şekilde neye göre, kime göre ve nasıl? Bunun yanıtını herkes subjektif verirse zaten ahlak kılavuzu olamaz. Çünkü ahlak tanımının sabit olduğu ve herkes için geçerli olduğu bir ahlak kılavuzu olmalı ki, o zaman "Objektif ve Sabit" bir kılavuz olsun ve buna göre iyiliğin ve kötülüğün "Tam ve net" tanımını "Herkse göre aynı" olarak yapabilirsin.

Anlamadıysan şunu diyorum mesela bir Aslan aile içinde kütür kütür ensest seks yapabiliyor. Bonobo şempanzeleri neredeyse yeme, içme ve tuvalet harici zevk olarak ensest, biseksüel sekse oldukça meyilli varlıklar. O zaman sen neden "Alan razı, veren razı" olan bir "Anne-oğlu, kız kardeş-erkek kardeş" ilişkisinden niye rahatsızsın? Aç belgeselleri izle gayette yapıyorlar yani. 

Buna ancak keyfi cevap verebilirsin. Dünya da hiçbirimizin keyfine göre dönmez. Yani sen zaten ateist, agnostiksen vb. isen eğer buna kötü demenin 2 yolu var ; 

1- Bu ayetlere göre kötü ve ahlaksızca diyebilirsin ; 

Geçmişte kalanlar hariç, babalarınızın nikâhlamış olduğu kadınlarla evlenmeyin. Böyle bir şey açık bir edepsizlik, nefret gerektiren bir kötülüktür. Çirkin bir yoldur bu. Size, şu kadınlarla evlenmek haram kılınmıştır: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle birleştiğiniz hanımlarınızdan doğmuş olup evlerinizde oturan üvey kızlarınız -eğer anneleriyle birleşmemişseniz o takdirde sizin için bir günah yoktur- ve sulbünüzden gelen oğullarınızın karıları. İki kız kardeşi birlikte almanız da haram kılınmıştır. Eskide kalanlar müstesna. Allah çok affedici, çok merhametlidir." - Nisa 22 ve 23

2- Sana göre "Kötü ve ahlaksızca" olduğu içindir.

Ama sana göre kötü olan bir şey, başkasına göre kötü olmayabilir güzelim. Bu yolla da işin içinden çıkamazsın. Tez var ama Antitez yok. O zaman asla Sentez üretemezsin. Bu yüzden ateist ve agnostiklerin bir çoğu bu gelenekle büyüdüğü için, bilmeden de olsa bu ayetler dahilinde ensest seks'i oldukça ahlaksız buluyor. Örneği mazur görün lütfen ama gerçeklerden konuşuyoruz burada. O yüzden yüzeysel terbiyecilik kasmanın alemi yok.

Sonuç olarak kötülükleri de kasten Allah yapıyor gerçi bunlarda "Sizin bilmediğiniz detaylar mevcuttur" gençler. Bu detayları ben de bilmiyorum merak etme gaybı bilen sadece yüce Allah biliyor. Bunu izah etmek için önce bunların ve bu imtihanların "Gelişi güzel" olmadığını izah edeyim ardından Kehf suresindeki Hz. Musa'nın bile "Tezcanlı" oluşunun ve sabırsızlığıyla güzel bir kıssa ile yazıyı bitireceğim. Tam da bu konuyla ilgili kıssa çünkü. 

"Allah her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin neyi eksiltip neyi artıracağı bilir. O'nun katında her şey bir ölçüye bağlıdır." - Ra'd 8

"Göklerin ve yerin mülk ve saltanatı yalnız O'nundur. Çocuk edinmemiştir O. Mülk ve saltanatında ortak yoktur O'na. Herşeyi yaratmış ve herşeye bir ölçü ve oluş tarzı takdir etmiştir." - Furkan 2

"Şu bir gerçek ki, biz herşeyi bir ölçüye göre/bir kaderle yarattık." - Kamer 49

"Yedi göğü birbiriyle uyum içinde yaratan da Odur. Rahmân'ın yaratışında hiçbir düzensizlik görmezsin. Haydi, çevir gözünü: Bir çatlak görüyor musun?" - Mülk 3

Gördüğünüz gibi hiç de gelişi güzel değilmiş. Yukarıda anlatıtğım 3-4 pencereden bakıp parçaları oturttuğunda da "İmtihan" ancak iyilik ve kötülük bir arada kol gezmesiyle mümkündür. Bu yüzden Allah varsa, kötülük var. Çünkü Allah hepimizi şu anda bile imtihan ediyor ve herkesin imtihanı, yani sınav kağıdını hocasına teslim etmesi meleklerin canını aldığı andır. 

İşte dediğim kıssa ile hikayeyi bitiriyorum. Herkes buradan kendisine ne öğüt çıkarırsa artık... Burada Hz. Hızır denir bu kişi için ancak bu kişinin Hızır olduğuna dair hiçbir Kur'an'sal delil yoktur arapça bilenler de ayetleri okusun. "Hızır" ismi ayetlerde asla geçmez. Hızır falan yoktur burada muhtemelen adı bilinmeyen peygamberlerden birisi söz konusudur en azından ben şahsen ona kanaat getirdim. Çünkü Allah tarafından vahiy alıyor ki bir şeyleri biliyor. Bu ya "İnsan kılığında bir melek" ya da "Adı açıklanmamış" bir peygamber benim kanaatim bu yönde bugünkü bilgilerimle ileride başka bir karara varabilirim ama buradan "O kimdi?" yerine kıssanın öğüdünü kafa yorarsanız doğru yolu bulabilirsiniz. İnsan her şeyi bilmek zorunda değildir çünkü ;

"İşte siz böyle insanlarsınız! Hakkında biraz bilginiz olan şeyde çekişmeye girdiniz. Peki, hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyde neden tartışmaya giriyorsunuz? Allah bilir ama siz bilmezsiniz." - Ali İmran 66 

Bu ayette cevap olmuştur sanırım. Bilmesi gerekeni bilmesi insana yeterlidir. İşte o kıssa ;

65- Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
66- Musa ona, "Sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?" dedi.
67- Adam, şöyle dedi: "Doğrusu sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin."
68- "İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredebilirsin?"
69- Musa, "İnşallah beni sabırlı bulacaksın. Hiçbir işte de sana karşı gelmeyeceğim" dedi.
70- O da şöyle dedi: "O hâlde, eğer bana tabi olacaksan, ben sana söylemedikçe hiçbir şey hakkında bana soru sormayacaksın."
71- Derken yola koyuldular. Nihayet, bir gemiye bindiklerinde (adam) gemiyi deldi. Musa, "Sen onu içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu, şaşılacak bir iş yaptın." dedi.
72- Adam, "Sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin, demedim mi?" dedi.
73- Musa, "Unuttuğum için bana çıkışma ve bu işimde bana güçlük çıkarma!" dedi.
74- Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında, adam (hemen) onu öldürdü. Musa, "Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!" dedi.
75- Adam, "Sana, benimle beraberliğe asla sabredemezsin demedim mi?" dedi.
76- Musa, "Eğer bundan sonra sana bir şey hakkında soru sorarsam, artık benimle arkadaşlık etme. Doğrusu, tarafımdan (dilenecek son) özre ulaştın (bu son özür dileyişim)" dedi.
77- Yine yola koyuldular. Nihayet bir şehir halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Halk onları konuk etmek istemedi. Derken orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar gördüler. Adam hemen o duvarı doğrulttu. Musa, "İsteseydin bu iş için bir ücret alırdın" dedi.
78- Adam, "İşte bu birbirimizden ayrılmamız demektir" dedi. "Şimdi sana sabredemediğin şeylerin içyüzünü anlatacağım.
79- "O gemi, denizde çalışan birtakım yoksul kimselere ait idi. Onu yaralamak istedim, çünkü onların ilerisinde, her gemiyi zorla ele geçiren bir kral vardı."
80- "Çocuğa gelince, anası babası mümin insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk."
81- "Böylece, Rablerinin onlara, bu çocuğun yerine daha hayırlı ve daha merhametli bir çocuk vermesini diledik."

82- "Duvar ise şehirdeki iki yetim çocuğa ait idi. Altında onlara ait bir define vardı. Babaları da iyi bir insandı. Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarmalarını istedi. Bunları ben kendi görüşüme göre yapmadım. İşte senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur." - Kehf (65. ve 82. Ayetler arası, 65. ve 82. Ayetler de dahil)

Burada 2 şeye enfes atıf vardır ;

1- İnsan nefsinin sabırsızlığa müsait oluşu. Hz. Musa birçok peygamberin aksine oldukça gözü pek, anarşist bir peygamberdi ama çok sabırsız ve heyecanlı, tezcanlıydı. Kaldı ki aralarında Allah'ı görmek isteyen tek peygamber de odur. Bu da, tezcanlı oluşunu ispatlar bir diğer delil de konuşmalarında hep "Hitabeti ve akıcı konuşmasıyla" bilinen kardeşi Hz. Harun'u yanında götürürdü Firavun ile konuşurken. 

Her neyse, burada atıf, 68. Ayetin ta kendisidir. İnsan nefsi sabırsızdır hele işin "İç yüzünü, detayını" bilmiyorsa.

2- 80. Ayet Allah mü'min kullarını daima korur. Onlar da kendilerini korunması yönde dua ettiler ki Allah da onların dualarına bu şekilde cevap verdi. 

İç yüzünü"Tam" bilmediğiniz en azından araştırıp, dinlemediğiniz olaylar hakkında "Çok net" konuşmayın. Allah ölçüsünü bizler asla bilemeyiz, sadece yüce Allah bilir.

Haydi eyvallah gençlik. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder