27 Kasım 2016 Pazar

Uydurulmuş Din ve Kur'an'da ki Din 2

Merhaba. Sade olsun bu kez ve olabildiğince. Sonra başka kelimeler ekleyince, başkalarının özentisi oluyoruz. Kelime adamlara, kadınlara patentli sanki. Günlük hayatında kendi de kullanır ama biz yapınca "Ov! Özenti olma, taklitçi olma" oluyor. Neyse şimdi de ajitasyon kasıyor derler. Anlayan anlasın, gerisi anlamasa da olur ama böyle sığ beyinli ve leş tiplerle aynı elementi yakmak ve aynı solunumu yapmak da tuhaf. Seriye devam ediyorum işte başlıktan belli. Serimin ilk yazısına buradan ulaşabilirsin. 


Gelenek = Peygamberimiz 2 Lokma, 1 Hırka yaşardı

Gerçek = Yav he he. Böyle dinde yeni moda tipler çıktı. Tasavvufçular da bu mantıkta takılırlar ve bunun temeli Hinduizm'den gelmektedir. Bu babalara göre Tanrı'ya iyi bir kul olmak istiyorsanız bu dünyanın zevklerinden arınacaksınız. Çileciliği benimseyip kendinize zulmedeceksiniz ve 2 lokma ile doyacaksınız. Tasavvufa da buradan gelmedir. Hz. Muhammed 2 hırka, 1 lokma ile yaşamış, 3 hurma yiyince doyarmış. 

Arkadaşım beyinlerinizi nereye sakladınız siz? Çıkarın onları ve yerine koyup düşünün ve sonra da şu ayetleri birleştirin ;

"Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da. Sonrası, senin için öncesinden elbette ki daha mutlu ve kutlu olacaktır. Rabbin sana verecek de sen hoşnut olacaksın! Sen yetimken O seni barındırmadı mı? Seni şaşırmış olarak bulup da kılavuzluğunu üstlenmedi mi? Seni aile geçindirme zorluğu içinde bulup da zengin etmedi mi? " - Duha 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 

Altını çizdiğim yere bak. Madem zenginlik bu kadar kötü ve fakirlik iyi. Hz. Muhammed neden Allah tarafından zengin ediliyor ve rızkı bollaştırılıyor? Çünkü zengin olmak gayet doğal bir nimettir. Herkes zengin olmak da ister, yeter ki zenginliğinizi bu ayetlerde olduğu gibi paylaşmaya açık tutun.

"Allah yolunda harcayın, kendi kendinizi zarara sokmayın. İyilik edin. Allah iyilik edenleri sever." - Bakara 195 

"Sana, neyi infak edip vereceklerini soruyorlar. De ki: "İnfak ettiğiniz mal ve nimet; ana-baba, yakınlar, yetimler, yoksul ve çaresizlerle yolda kalan için olmalıdır. Hayır olarak yaptığınızı Allah en iyi biçimde bilmektedir." - Bakara 215

"Sana uyuşturucuyu/şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz." - Bakara 219 

"Ey iman edenler! Alış-verişin, dostluğun, şefaatin olmadığı o gün gelmeden önce size verdiğimiz rızktan infak edip dağıtın. Küfre sapanlar zalimlerin ta kendileridir." - Bakara 254 

"Mallarını Allah yolunda infak edip harcayanların durumu, yerden, her başağında yüz tane bulunan yedi başak çıkarmış bir taneye benzer. Ve Allah, dilediği kişi için daha da artırır. Allah Vâsi'dir, yaratışını ve yarattıklarını genişletir. Alîm'dir, her şeyi en iyi biçimde bilir. Mallarını Allah yolunda harcayıp sonra bu harcadıklarına bir eziyet ve başa kakma eklemeyenlerin, Rableri katında kendilerine has ödülleri vardır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar." - Bakara 261 ve 262 

Bu kadar yeter sanırım. Ayrıca daha çok örnek var Kur'an'da zenginliğin bir zararı olmadığına. Hz. Yusuf örneğin ; Yusuf kıssasına Yusuf suresinden okuyun. Eziyet çekip sonra o kavimde imparatorun en güvendiği kişi oluyor ve günümüzde "Maliye Bakanlığına" denk gelen bir mevkide oldukça varlıklı bir hayat sürdürüyor.

Keza Hz. Süleyman "Müthiş bir zenginlik" içerisinde oluyor ve zenginliği öylesine muazzam ki bu zenginlik yine de onu "Allah yolunda olmaktan" asla alıkoymuyor. İşte bunun ayetleri ;  

"Hani bir ikindi vakti ona duruşu zarif, koşması çevik mi çevik atlar sunulmuştu. Süleyman, 'Rabbimi hatırlattığı için mal sevgisi bana hoş geliyor' dedi. Nihayet atlar gözden kayboldular. "Geri getirin bana onları!" dedi. Bacaklarını, boyunlarını sıvazlamaya başladı. Yemin olsun ki biz, Süleyman'ı imtihan ettik, tahtının üstüne bir ceset bıraktık da o, tövbe ile Allah'a yöneldi. "Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz sen, karşılıksız armağan edensin." Biz de rüzgârı ona boyun eğdirdik ki, onun emriyle istediği yöne doğru tatlı tatlı eserdi. Şeytanları da; her bina ustasını ve dalgıç olanı. Zincirlere vurulmuş daha başkalarını da onun emrine verdik. Bu, bizim lütfumuzdur; ister ver, ister elinde tut. Hesap yok... Şüphesiz, onun Bizim katımızda gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri vardır." - Sad 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39 ve 40

Duasına muazzam karşılık buluyor ve Süleyman'a müthiş mucizeler armağan ediliyor yüce Allah'ın takdiriyle. Son olarak şu ayetle bu geleneği bozuyorum ve diyorum ki, zengin olmak veya fakir olmak cehennem veya cennet kapısını asla aralamaz. Mühim olan o şartlarda nasıl davrandığınız ve Allah'a nasıl kul olduğunuzdur. Dünya nimeti kötü bir şey olsaydı Allah zaten bu dünyayı yaratmazdı ve yarattığı nimetlerden peygamberlerine bol bol zenginlik ve rızıklar vermezdi. 

"Allah'ın sana verdikleriyle âhiret yurdunu kazanmaya bak; dünyadan nasibini unutma. Allah sana nasıl ihsanda bulunduysa, sen de öylece insanlara iyilik yap. Memlekette bozgunculuk yapmaya da kalkma. Çünkü Allah bozguncuları sevmez." - Kasas 77

Gelenek = Türbelere giderek dua etmek 

Gerçek = Niyetin nasıl olursa olsun, duan ne kadar uygun olursa olsun eğer duana sözde veya eylemde bir "Aracı" katıyorsan, istersen bu aracı "Muhammed, İsa, Musa, İbrahim, Süleyman, Yunus" hangi peygamber olursa olsun. Bu şirktir! Allah ile araya aracı koymaktır. Allah böylelerine gereken cevabı Kur'an'da veriyor zaten. 

"Kıyamet gününe kadar kendisine cevap vermeyecek birilerine, Allah'ın berisinden yalvarıp durandan daha sapık kim vardır? Ve o yalvardıkları, onların yakarışından habersizdirler. İnsanlar, haşredilmek üzere toplandığında, o taptıkları onlara düşman olurlar; onların ibadetlerini de inkâr ederler." - Ahkaf 5 ve 6


"De ki: "Ben, resuller içinden bir türedi değilim! Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Bana vahyedilenden başkasına da uymam! Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim." - Ahkaf 9 

Türbeler falan boş iştir. Dahası, bunun bir gizli modeli. Dualarına "Muhammed, ibrahim" falan katmaktır ki nitekim her gün camiilerde kıldığınız namazlarda ya da Cuma'dan Cuma'ya gidenleriniz 2. oturuşlarda "Ettihiyatü" 4. Oturuşlarda "Etthiyatü ve Salli-Barik" okuyorsun ya, okuma. Okursan ahiretini yakıyorsun demektir, ben demiyorum. Allah buyuruyor ;

"Mescidler Allah içindir; sakın Allah ile beraber başka birisine dua etmeyin." Allah'ın kulu kalkmış O'na yakarırken, onlar onun üzerine keçeleşir gibi üşüşüyorlardı. De ki: "Ben ancak Rabbime yakarırım/çağırırım. Ve hiç kimseyi O'na ortak koşmam."- Cinn 18, 19 ve 20  

Bak bizzat peygamber ne diyor? Allah'a dua et. Bana etme çünkü benden sana fayda yok diyor. Devam ayetleri de bu mesajın üstüne vururcasına aynen yüce Allah tarafından böyle buyruluyor ;

"De ki: "Ben size zarar verme gücüne de ışık ve aydınlık verme gücüne de sahip değilim." De ki: "Allah'tan beni hiç kimse kurtaramaz ve O'nun dışında bir sığınak da asla bulamam." - Cinn 21 ve 22  

İşin özü ; Dualarında "Muhammed, İbrahim, Musa" peygamber ve hacın, hocan her kim varsa bal gibi şirk işliyorsun ve Allah ile arana aracı koyuyorsun. Fatiha'yı anlamını bilmeden okuyorsan eğer, Fatiha'da her rekatta bunu da okuyorsun ;

"Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz." - Fatiha 5  

Ama sonra dualarda, camiilere "Muhammed, İbrahim" yazıyorsunuz duvarlara. Dualarda da "Muhammed, İbrahim" bu peygamberler yaptığınızı görse size çok üzülürlerdi. Zira ikisi de çok şefkatli ve yumuşak huylu güzel adamlardı. 

Sonuç olarak, dinini de, duanı da, namazını da, her şeyini sadece Allah'a özgüleyeceksin ;

"Oysa ki onlara, dini yalnız O'na özgüleyerek, dosdoğru yürüyen kişiler halinde sadece Allah'a ibadet etmeleri, namazı kılmaları, zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte budur doğru, eskimez ve aşınmaz din." - Beyyine 5 

Gelenek = Erkekler 4 kadın alabilir

Gerçek = O iş öyle değil. O iş bu ayetlerde olduğu gibidir ;

"Yetimlere mallarını verin ve murdar olanla temiz olanı değiştirmeyin. Onların mallarını mallarınıza katarak yemeyin. Çünkü bu, büyük bir suçtur. Yetimler konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için temiz kılınan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Eğer bu durumda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız, bir tek kadınla yahut yeminlerinizin/sağ ellerinizin sahip olduklarıyla yetinin. İşte bu, haksızlığa sapmamanız için en uygun yoldur." - Nisa 2 ve 3

"Tutkunluk derecesinde isteseniz de kadınlar arasında adaleti sağlamaya asla güç yetiremezsiniz. O halde tam bir eğilimle bir yana yönelip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Barışı esas alıp sakınırsanız, Allah çok affedici, çok merhametli olacaktır." - Nisa 129 

Şimdi burada bu ne diyeceksin ama sana kısa bir özet yapayım ;

Yetimlere mallarını ver ve haksız yere yetimin hakkını sakın yeme! Yetimler konusunda olur da eşit paylaştıramazsan iki, üç ve dört kadın nikahlayabilirsin. Bu erkeğe bırakılmış bir insiyatif ama Allah bu 3. ayetin sonuna ve 129. ayetin tamamında diyor ki, sen adilliği sağlayamazsan eğer ki ben sana bırakırsam sen zaten nefsine yenik düşer ve sağlayamazsın. O yüzden bundan sakın ve tek eşli olman senin adına bu yüzden de en iyisidir. Sonuç olarak erkeklerin kendi ahiretlerini riske atmamaları hem de bu "Adil davranamama" durumundan dolayı tek eş ile yetinmesi en doğalı ve en iyisidir. Zaten Allah'da ayetlerde bunun daha makbul olduğunu belirtiyor. 

Ayrıca bu konuda Hz. Muhammed 4 eşli derler ama hiç kimse onun 2 hanımından çocuğu olduğunu söylemez. 2 Tanesiyle cinsel ilişkiye bile girmedi belki mal paylaşımı adına nikahladı sadece ne malum? Ya da sahiplenmek, o toplumda adının "Orospu, fahişe" gibi ithamlara çıkmaması adına nikahladı. Nereden biliyorsunuz? Tamam belki cinsel münasebette yaşadı ama belki de yaşamadı. Bilmediğiniz şeylerin ardına düşmeyin kardeşim bu konuda da ayet var ;

"Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır." - İsra 36  

Gelenek = Kur'an Müslümanlığı sapıklıktır ve hadisler olmadan sünnet bu dinde yer almaz efendim 

Gerçek = Buna üç harfle cevap vereceğim. Niğde'nin, Antalya'nın ve Hakkari'nin baş harflerini birleştir. Heh işte cevap o! 

Eğer Kur'an'ın Müslümanı olmak sapıklıksa, Hz. Muhammed'de sapık. Neden mi? İşte bu ayetler yüzünden bak bunu anla diye tane tane ayet numalaralarıyla atacağım. Öbür türlü de atarım ama her ayet uzun, kafan çorba olabilir. 

"43- İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken, nasıl oluyor da senin hakemliğine baş vuruyorlar? Daha sonra da verilen hükümden yüz çeviriyorlar. Bunlar inanan kişiler değillerdir.
44- Biz indirdik Tevrat'ı, biz. İyiye ve güzele kılavuz var onda, ışık var. Allah'a teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hakemlik yaparlardı. Kendini Rabb'e adayanlarla ilim ve hikmette derinleşmiş olanlar da Allah'ın Kitabı'ndan korumakla görevli olduklarıyla hükmederlerdi. Zaten onlar Allah'ın Kitabı'na tanıklardı. Artık insanlardan korkmayın, benden korkun da ayetlerimi basit bir ücret karşılığı satmayın. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, kâfirlerin ta kendileridir.
45- O Kitap'ta onlar üzerine şöyle yazmıştık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş... Yaralamalar karşılığında da kısas. Kim kısası bağışlarsa, bu bağışlaması kendisi için günahlara bir perde olur. Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir.
46- Ardından o peygamberlerin izleri üzere Meryem oğlu İsa'yı gönderdik. Tevrat'tan yanında bulunanı doğruluyordu. Ona İncil'i verdik. Hidayet ve ışık vardı onda. Tevrat'tan yanında olanı tasdikleyici idi. Doğruya ve güzele kılavuzdu, takvaya sarılanlara bir öğüt.
47- İncil bağlıları Allah'ın onda indirdiğiyle hükmetsinler. Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler sapıkların ta kendileridir.
48- Sana da Kitap'ı hak olarak indirdik. Kitap'tan onun yanında bulunanı tasdikleyici ve onu denetleyip güvenilirliğini sağlayıcı olarak... O halde onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, Hak'tan sana gelenden uzaklaşıp onların keyiflerine uyma. Sizden her biri için bir yol/şerîat ve bir yöntem belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle yapmamıştır. O halde hayırlarda yarışın. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size, tartışmış olduğunuz şeylerin esasını bildirecektir.
49- Sen de aralarında, Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Dikkat et de Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni uzaklaştırıp fitneye düşürmesinler. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah onları bazı günahları yüzünden belaya çarptırmak istiyor. Zaten insanların birçokları doğru yoldan iyice sapmış bulunuyorlar.
50- Yoksa cahiliye devrinin hükmünü mü arıyorlar? Gerçeği görebilen bir toplum için, Allah'tan daha güzel hüküm veren kim vardır?" - Maide 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49 ve 50 

Tefsirine gelirsek ; Hz. Musa ve Hz. İsa kitabı tebliğ ediyordu ve asla, kitaba aykırı bir şey demiyorlardı. Yani "Kafasına göre helal, haram koyamıyordu, hadis söyleyemiyordu." anladın mı yavrucuğum hatta bak Allah onlar için ne diyor? Daha sonra da verilen hükümden yüz çeviriyorlar. Bunlar inanan kişiler değillerdir. Bu kitaba göre sen inanan bir birey değilsin. Peygamber de "Kitaba göre hüküm verince" yüz çeviriyorlar. Bugün siz Kur'an'ın birçok ayetini kaale almıyorsunuz hatta iptale kadar gidebiliyor kimisi. Ya da ayet ekliyor "Recm" vardı da sonra o ayetler kayboldu falan. Bu hadiscilerin 4'lüsü var.

"Kuran-Sünnet-İcma-Kıyas"

Ben dediğim ; "Kuran-Kıyas" bu kadar! Çünkü sünnet dediğin zaten Kur'an'da yer alıyor. İcma dediğin de "Şeyhlerin, alimlerin(!)" anlamanda aracı olması. Ulan bana ne onun bilgisinden, peygamber başkasının bilgisiyle mi öğrendi? Hayır. Allah'dan gelen bilgiyle öğrendi. Allah'ın bilgisi dururken ki Allah'ın 99 adından bir tanesi de, Alîmdir. Anlamı ise şuna denk gelir. 

Alîm Bilginin kaynağı. Herşeyi bilen. 


Allah her şeyi biliyorken, kısıtlı bilene mi başvurmak daha akıllıcadır? Yoksa her şeyi bilen ve bilginin kaynağı olan alemlerin Rabbi olan yüce Allah'a mı? Tefsir yarıda kalacak ama tefsire anlattıklarım bitince devam edip yazıyı bitireceğim ve burada "Alim" denen şeytanın yardımcısı pezevenklere söveceğim. Küfürler adına affet ama hiç sövülmeyecek gibi değiller. Allah'ın lanet ettiklerine atış serbest gençler. 

Allah diyeceksin ama "İcma" diyerek sen Allah'a "Ortak" koşuyorsun. O İcma dediğim alimler daha mı iyi biliyorlar? Ki icma sınıfındaki alimler de ;

Said Nursi, Abdulkadir Geylani, Mevlana, İmam Rabbani, Şems gibi tiplerdir.

Said Nursi "Yazdırıldı" krizleriyle mehşru ve Risale-i Nur talebeleri ne hikmetse ; Cennet ehli oluyorlar. Ulan peygamber kendisine ne yapılacağını bilmiyor! Senin adam nasıl biliyor? 


"De ki: "Ben, resuller içinden bir türedi değilim! Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Bana vahyedilenden başkasına da uymam! Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim." - Ahkaf 9 

"Ve biz seni ancak âlemlere bir merhamet/bir sevgi olman dışında bir şey için göndermedik." - Enbiya 107 

Evrensel bir dinin peygamberine bile Allah ona "Cennetlik mi, görevini nasıl güzel yaptığını" bile söylemezken, elin Nursi'sine ne müjde gelmiş acaba? Ben sana o müjdeyi kimin getirdiğini söyleyeyim mi?

"Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi? Onlar, "gerçeği ters yüz eden", günaha düşkün olan her yalancıya inerler.  Kulak kabartırlar ama çoğu yalancılardır onların.  - Şuara 221, 222, 223 

"Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin. Böyle bir şey tam bir yoldan çıkıştır. Şeytanlar kendi evliyasına/dost ve destekçilerine sizinle mücadele etmeleri için elbetteki vahiy gönderirler. O şeytan evliyasına boyun eğerseniz kesinlikle müşrikler oldunuz demektir." - En'am 121

"Onlara kendisine ayetlerimizi verdiğimiz kişinin haberini anlat. O, bundan sıyrılıp uzaklaşmış, şeytan onu peşine takmıştı. O da sonunda azgınlardan olmuştu." - A'raf 175

Bak gördün mü "O müjdeler" kimden gelmiş? Süpriz! Süprizini bozdum ama ehehe. Bu dedikleri tiplerin de karnesine bakarak bu tanıma müthiş oturuyorlar. 

Mevlana daha Mesnevi'nin girişinde "Alemlerin Rabbinden indirilmiştir/indirilmek hasebiyle. der. Basımdan basıma değişir bu cümlenin sonu ama ben vahiy aldım hatta bunu da delikanlı gibi itiraf eder. Çoğu sofi "O gönül vahyi" diyor ya hani. Mesnevisinde adam "Bu ne gönül vahyi, ne yıldız falı, ne de rüya" diye vurgular ve bundan sonra da "Sofiler yumuşatmak adına böyle diyecekler." gibi bir cümle kullanır.

Şems dediğimiz Mevlana'ın akıl hocasıdır ve Allah ona sürekli bir şekilde tecelli eder. Hatta "Kimya Hatun" olarak tecelli edince ne muazzam seks ve orgazm deneyimleri yaşamış kendisi. Gelin bunu dinleyelim ;

Şems Allah ile seks yapıyormuş hiç kıvırmaya gerek yok. Bayan okuycularımın affını sığınıyorum ama bu kelimeleri vura vura basmak zorundayım ki bu işlere yeni meral salmış kişi yanlışından görünce anında dönsün ve herkes gerçeği görsün. Ben gerçeği eğip bükmem asla. Zira gerçekleri eğip bükenler Allah'ın en lanet ettiği kimselerdir. Hasta ruhlu orospu çocukları sizi. Artık burada sövmem lazımdı yani. Okurken sen de sövmelik olmuşsundur eminim. Ama bu eleman "İslam Alimi" diye geçiyor her yerde. Bu aşkı her yerde aha böyle ballandıra ballandıra anlatıyorlar. Ulan Şems ne erkekmişsin be birader, bir Kimya, bir Mevlana Kıvanç Tatlıtuğ'dan daha seksi ve karizma herif demek ki. Hasta ruhunu tükürdüğümün şerefsizi. Cehennem senin için var Şems hiç kaygılanma. 

Adbulkadir Geylani'ye gelirsek, kendisi Tasavvuf ve Şeyhcilik akımının ilk şeyhlerindendir dersek hiç yanlış olmaz. Bu adama da "Hazreti" diyorlar. Ulan oğlum bu adam ne "Vahiy" adlı da hazreti oldu sıçtığımın yerinde! Türbesi de var ve baya akın edeni var. Eh artık cehennemde de beraber alevlere akın edersiniz. Valla ben kafama göre hüküm kesmiyorum. Allah'ın kestiği hükümleri yani Kur'an'ın ayetlerini gösteriyorum ben sana. İnanıp inanmamak senin elinde. O ayetleri de atacağım sen hiç kaygılanma abisinin biriciği.

İmam Rabbani'nin ilk mektubatlarını okumak bile küfür lugatınızı tüketmenize yeter. Allah'ı zira kadının vajinasında görmüş beyfendi. Ona orada tecelli etmiş. Kaynak burada. Aynen cümleleri de naklediyorum tıklamaya üşenenler adına ;


Çizdiğim kısımları okumanız yeterli. Farklı kadınlarla, farklı hallerde Allah tecelli etmiş ve onunla orgazmlardan orgazma uçuyormuş arkadaş. Tarif edemiyor orospu çocuğu orgazmını adeta. Devam mektubatlarında da nice sapıklıklar görürseniz şaşırmayın. Tamını okumadım ama okursam küfür lugatım 10 katına çıkacak buna eminim. Giriş bile böyleyse...

Bunlar böyle insanlar işte ve milyonlarca insan İslam aleminin %85'lık bir kısmı bunları "Alim" zannediyor. Ama o alimlerin ve ona uyanların sonunun nasıl olacağı bu ayetlerle sabittir ; 

"Ayetlerimizi yalanlayıp onlar karşısında burun kıvıranlara gelince, bunlar ateşin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır onun içinde. Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut O'nun ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kim vardır? İşte bunların Kitap'tan nasipleri kendilerine ulaşır, nihayet elçilerimiz onlara gelip canlarını alırken şöyle derler: "Allah dışındaki yakardıklarınız nerede?" Şu cevabı verirler: "Bizden uzaklaşıp kayboldular." Böylece, öz benlikleri aleyhine kendilerinin kafir olduğuna tanıklık ettiler. Allah buyurdu: "Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan topluluklarıyla içiçe, girin bakalım ateşe." Her ümmet girdiğinde, yoldaşına/kızkardeşine lanet eder. Nihayet, hepsi orada bir araya gelince, sonrakiler öncekiler için şöyle derler: "Rabbimiz! Bizi bunlar saptırdılar. Ateş azabını bunlara bir kat daha fazla ver." Allah buyurur: "Her biri için bir kat fazlası var, fakat siz bilmezsiniz." Öncekiler de sonrakiler için şöyle konuşurlar: "Artık sizin, bizim üzerimizde bir üstünlüğünüz yok. O halde kazandıklarınıza karşılık azabı tadın." Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar. Suçluları böyle cezalandırırız biz. Onlar için cehennemden bir döşek ve üstlerinde örtüler vardır. Zalimleri böyle cezalandırırız biz." - A'raf 36, 37, 38, 39, 40 ve 41 

Hepsinin altını çizdim. Çünkü hepsi mühim burada. Tefsir yapıyordum. Tefsiri küfürlü yapmak yakışmaz çünkü Kur'an ayeti konuşuyoruz. Ama Allah'ın böyle lanet ettiğine benim yüz çevirip 300 posta küfür etmem çok büyük bir olay değil bence. Tefsire baştan başlayayım ben en iyisi, kaynadı baya çünkü.

"43- İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken, nasıl oluyor da senin hakemliğine baş vuruyorlar? Daha sonra da verilen hükümden yüz çeviriyorlar. Bunlar inanan kişiler değillerdir.
44- Biz indirdik Tevrat'ı, biz. İyiye ve güzele kılavuz var onda, ışık var. Allah'a teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hakemlik yaparlardı. Kendini Rabb'e adayanlarla ilim ve hikmette derinleşmiş olanlar da Allah'ın Kitabı'ndan korumakla görevli olduklarıyla hükmederlerdi. Zaten onlar Allah'ın Kitabı'na tanıklardı. Artık insanlardan korkmayın, benden korkun da ayetlerimi basit bir ücret karşılığı satmayın. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, kâfirlerin ta kendileridir.
45- O Kitap'ta onlar üzerine şöyle yazmıştık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş... Yaralamalar karşılığında da kısas. Kim kısası bağışlarsa, bu bağışlaması kendisi için günahlara bir perde olur. Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir.
46- Ardından o peygamberlerin izleri üzere Meryem oğlu İsa'yı gönderdik. Tevrat'tan yanında bulunanı doğruluyordu. Ona İncil'i verdik. Hidayet ve ışık vardı onda. Tevrat'tan yanında olanı tasdikleyici idi. Doğruya ve güzele kılavuzdu, takvaya sarılanlara bir öğüt.
47- İncil bağlıları Allah'ın onda indirdiğiyle hükmetsinler. Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler sapıkların ta kendileridir.
48- Sana da Kitap'ı hak olarak indirdik. Kitap'tan onun yanında bulunanı tasdikleyici ve onu denetleyip güvenilirliğini sağlayıcı olarak... O halde onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, Hak'tan sana gelenden uzaklaşıp onların keyiflerine uyma. Sizden her biri için bir yol/şerîat ve bir yöntem belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle yapmamıştır. O halde hayırlarda yarışın. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size, tartışmış olduğunuz şeylerin esasını bildirecektir.
49- Sen de aralarında, Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Dikkat et de Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni uzaklaştırıp fitneye düşürmesinler. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah onları bazı günahları yüzünden belaya çarptırmak istiyor. Zaten insanların birçokları doğru yoldan iyice sapmış bulunuyorlar.
50- Yoksa cahiliye devrinin hükmünü mü arıyorlar? Gerçeği görebilen bir toplum için, Allah'tan daha güzel hüküm veren kim vardır?" - Maide 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49 ve 50 

Maide 43-50 ayetleri Tefsiri ; 

Evvela buralarda Allah'ın kitapları olan "Tevrat ve İncil" için de benzer durumların olduğu ve peygambere "Hüküm, hakemlik" konusunda gelindiğini ancak Allah'ın "Benim hüküm onlara yetmiyor mu!" tarzında cevabı vardır. Musa'nın ve onunla beraber yeni kitap gelene dek elçilerin de Tevrat'ı baz alarak "Hükümler" verdiklerini ve bu hükümlerin de "Allah'ın hükmü" olduğunu anlıyoruz. Allah da, o zamanda Tevrat ve İncil, şu anda ise Kur'an ile hükmetmeyenlerin kafir olduğunu vurguluyor. Eğer yanında peygamberlerin en sahih ve en güvenilir hadisleri bile varsa, Allah'ın hükmü karşısında ; Geçersiz, iptal ve boş kuruntudur! 

Çünkü 43 ve 44'de o dönemin Musa ve İsa'yı tasdikleyen ama kitap almamış sadece "Vahiy" alan elçiler yani peygamberler de "Kitaba bakın, Allah böyle diyor. Öyleyse böyle böyle olmalıdır." diye Allah'ın hükmünü tasdikliyorlar ve bunu tebliğ ediyorlar. Hatta bunu sadece peygambelerin değil ilim ve hikmette yani kitabı doğru anlayanların da, bakın Allah'ın hükmüyle hareket etmeliyiz gibisinden kitabı gösteriyorlardı tarzı bir izah var. İşin özü, bunu Allah ayetinde diyor, ben herhangi bir organımdan sallamıyorum. 

Peygamberin "Hadisi" bile olsa senin yanında eğer Allah'ın kitabıyla ve ayetleriyle hükmetmiyorsan, hayatını öyle şekillendirmiyorsan, insanların dedikleriyle hareket ediyorsan sen basbaya kafirsin. Bunun daha açık anlatımı olamaz yani, yoruma bile kapalı! Adalet konusunda ; Kıssasa kıssas mantığı vardır ama affederse kişi şüphesiz bu daha güzel ve iyi olandır deniliyor 45. ayette apaçık.  

İsa bile Tevrat'ı doğruluyormuş ona İncil gelmeden önce, İncil gelince İncil'i tebliğ etmiş. Yani "Kafasına göre helal, haram koymamış, hüküm vermemiş. Gaybı öğrenmemiş, kıyamet saatini bilmiyormuş." Takvaya yani kendisine inene, İncil'e sarılıp onu tebliğ etmiş. Tıpkı Hz. Muhammed'in Kur'an'a sarıldığı gibi.

47. Ayette yine "Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler sapıkların ta kendileridir." İbaresi yoruma kapalıdır. 48. Ayette de sıra Muhammed peygambere geliyor ve ona 
"O halde onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, Hak'tan sana gelenden uzaklaşıp onların keyiflerine uyma." ifadesi emrediliyor. Demek ki neymiş? Hz. Muhammed Kur'an'a sarılmış. Keyfine göre helal ve haram koymamış. Hani Peygamber helal ve haram koyar diyen tipler var ya, onlara bu ayetleri tokat gibi suratlarına vurun işte! 

49. Ayette ısrarla yüce Allah Muhammed'e "Sen de aralarında, Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma." diyerek geçen ki ayetin neredeyse tıpa tıp aynı ifade bir kez daha vurgulanıyor. 

Yani sen eğer "Kur'an Müslümanı" olmak sapıklıktır dersen ;

Hz. Muhammed, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa gibi kendisine kitap inmiş ve kitap inmese adı geçen ve geçmeyen her elçiye de, sen sapıksın! Demekten farksız oluyorsun. Çünkü onların her biri Kur'an'da övülür ve tefsirini yaptığım ayetlerde de Musa, İsa ve Muhammed'in Allah'ın indirdiği ve Allah'ın hükümleri yani emriyle hükmettikleri apaçık ortadadır. 

Kaldı ki sen şimdi "Nuzul" yani iniş sırasında demlenmeye çalışırsan eğer Maide suresi 114 sure arasında 112. sırada inen bir suredir ve zaten surenin 3. ayeti bu surenin Kur'an'ı bitirici bir surelerden birisi olduğunu belirtir. Medine'de inmiştir ve bu surenin ardından, Tevbe ve Nasr surelerinin inmesiyle Kur'an'ın tebliğisi de bitmiş olur ve bunların inip tebliğ edilmesinden kısa bir süre sonra da Hz. Muhammed hayatını kaybeder. İşte o dediğim ayet ;

"Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, kan, domuz eti, üzerine Allah'tan başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canı üzerineyken yetişip kestikleriniz müstesna olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet paylaşmanız... Bütün bunlar birer sapıştır. Küfre batmış olanlar bugün dininizden ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı/Allah'a teslim olmayı seçtim. Şu da var ki, her kim ciddi bir açlıkla yüz yüze gelir de günaha kaçmak maksadı olmaksızın onlardan yemek zorunda kalırsa, elbette Allah Gafûr ve Rahîm'dir." - Maide 3 

Altı çizili ifadelerle de surenin içinde artık dinin bittiğini ve bunların inen son ayet parçası olduğu rahatlıkla anlaşılıyor zaten.

Sonuç ; Kur'an'ın yolundan başka çıkar ve güzel yol, dosdoğru yol yani "Sırat-ı müstakim" yoktur. Fatiha'da da yine hep okunan sure'de "Dosdoğru giden yola ilet bizi" diyen ümmet dosdoğru yol harici herkesi "Alim" ilan ediyor.

Kur'andan konuşunca da bizler "İblis yardımcısı, sapık, cahil, basiretsiz, beyinsiz" oluyoruz be kardeş. 

Bu yazı serisi daha devam edecek ama sanırım 3. yazı Aralığın başlarında gelir. Azıcık dinlenmek ve kafamı toplamak istiyorum. O yüzden affınıza sığınıyorum. En az 1 haftalık bir kafa izni yapacağım haberiniz ola. Sanki çok takipçim var da...

Haydi eyvallah. Bu seri devam edecek inşallah. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder