27 Mart 2017 Pazartesi

Ateist Argümanlara Yanıtlar 1

Selamın aleyküm herkese. Başlıktan anlaşılacağı üzere, ateist, deist arkadaşlara yanıtlar vereceğim ve bazı argümanlar gerçekten mantıksal hatalar içermekte. Bu arkadaşlarımız bu gerçeği kabul edemese de, kabul edebilen ve kendiyle yüzleşen delikanlı kadınlar ve adamlar çıkarsa diye bu yazıyı hazırlıyorum. 

Canımın için Kur'an nasıl Allah'ın kitabı dersen de seni bu yazıma beklerim. Bol bol "Rasyonel, Felsefik" tamamen bütünsel ve tutarlı deliller içerir. Olur ya sana saçma gelir ki gelebilir ancak Galileo'ya büyücü muamelesi ve kafir ilan edildiği Engizisyon'un istediği gibi hapse ki bu sonraki gün ömür boyu ev hapsine dönüştürülmüştür. O kararı papa ile beraber verenlere, Galileo'nun bulduğu gerçek onlara "Saçma" gelmişti. 

Diyeceksin ki, yahu bunlar için hazırlanır mı? Neden olmasın? Onların saçmalıklarını ifşa edeyim ki, kendileriyle yüzleşsinler. Yüzleşemeyenlerin de kibrini ve egosunu ulu orta ifşa edeyim. Ben son kibir bükücüyüm ehehe. 

1. Argüman = Allah kendinden neden "Biz" diye bahseder? Sizin Muhammed daha Allah'ı bile düzgün yazamamış (!)

İnanın bunu bile "Ateizm" nedeni yapan bile bulursunuz bu toplumda.  Ateizm'de çok sık denk gelmedim ama satır aralarında bunu kullanan zeka pıtırcıklarını gördüm. Her neyse diğer paragrafta cevabımı vereyim.

İngilizce'de kraliyet ailesinden gelme "Royal We" vardır. Kraliyet ailesindeki bir şahsa asaletinden, yüce makamlarından dolayı "Siz" denir ve onlar da kendilerinden "Biz" diye bahsederler. Bu "Biz"lik çoğlluk yerine, onların makamına atıftır ve haddini bil ikazıdır.

Allah'da tamamen aynı mantıkta "Biz" demiştir yüzlerce ayette ya da "O" diye hitap etmiştir kendisinden yüce Allah. 

Dediğiniz mantık doğru olsa neden 3. Tekil kişi olan "O" zamiri yüzlerce ayette varken hiçbirisinde çoğulu olan "Onlar" ifadesi neden geçmez? Demek ki bu "O" hitabı gayet tutarlıdır çünkü aksi olarak sunabileceğiniz zamir, hiçbir şekilde hiçbir ayette geçmez.  

Allah, sen kulsun ben yüceyim diyerek ve günümüzde de karşılığı "Royal We" olan ve bunun en yaygın örneğini İngilizce'de göreceğiniz bir kalıp ile gayet tutarlı bir şekilde bunu açıklamaktadır. Biz ifadesi, tamamen Allah'ın yüceliğinden kaynaklanmaktadır.

2. Argüman = Allah bizim ne yapacağımızı biliyorsa, yaptıklarımızın ne önemi var? Bizler biçilmiş rolleri mi oynuyoruz?

Buna cevabımı birçok yerde verdim. Yukarıdaki "Kur'an Gerçekten Allah'ın Kitabı Mı?" kısmında da bu yanıtı vermiştim. Aynı yanıtı 1-2 ufak ekleme ile veriyorum.

Allah hani her şeyi biliyordu? Bunu bilemedi mi de ayette "Allah bilsin" diye geçiyor. Hayır benim canım kuzum. Portakal diyince mandalina anlama. Allah biliyor zaten, o zaman niye imtihan mantığı var? Biz de bilelim diye, Allah bilse zaten "Direkt cennet ve cehennem" yapar. Allah'ın her şeyi biliyor olması bu sınav mantığıyla ters değildir. Ancak bize garip gelir, çünkü biz onları bilmiyoruz. Bu mantıkta düşünürsek, Allah bilsin diye ifadesi garip gelmez. Ayrıca Allah biliyor diye yapsa, bu zorlama olur çünkü ben buna "Kendim" şahit olmamış olacağım. Ancak ahiret ayetlerinden bu ayetlere bakarsak ;

"Kitap ortaya konulmuştur. Günahkârların, onun içindekilerden korkup ürpererek şöyle dediklerini görürsün: "Vay başımıza! Ne biçim kitap bu! Ne küçük bırakmış ne büyük. Hepsini sayıp dökmüş!" Yapıp ettiklerini hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmiyor." - Kehf 49

"Döndürün ki, o arkada bıraktığım yerde iyi bir iş yapayım." Hayır, bir kelime ki bu, o söyler onu. Ötelerinde, dirilecekleri güne kadar bir berzah vardır." - Mü'minun 100

Bu ayetlerde biz de biliyoruz ve böylece Allah hiç kimseye zulmetmiyor ve biz de özgür irade ile seçimlerimizi yapıyoruz. Zira "Allah'ın biliyor olması, bizim yapacağımız eylemleri önceden yapacağımız" kesinliğini asla vermez. Çünkü şu an özgürce bugün dilediğini yaparken, ölene dek de dilediğin hareketi yapabileceksin. Ayrıca burada da "Allah'ı" zamana içine sokmak gibi mutlak bir mantıksal hata vardır.

Allah, Kur'an'a göre yüce Allah, gözetleyici ve denetleyici olarak evrene içkin, zatı itibariyle ise aşkındır. 

İçkin ; Varlığın içinde bulunan, varlığın yapısına karışmış olandır. Ancak bilinçle ile kavranılan demektir. 

Aşkın ; Fazla, haddinden fazla, aşmış olan. belli bir sürenin ötesine geçmiş demektir.

Eğer siz, Allah'ı zamanın içine sokarsanız, onun zatını da "Aşkın" olmaktan çıkarırsınız zira zamana dahil olan birisinin de, mutlaka bulunduğu zaman içerisinde bir mekana da sokmak zorundasınız ki, zamana sokmanızın akıl ve mantık ile izah edilir olsun, geçerli olsun ve yapılan savunma da tutarlı olabilsin kendi içerisinde. Siz hiç şöyle bir şey gördünüz mü? Ben zamana tabiiyim, ama mekanım yok. Mekanı aşabiliyorum ama zamana bağlıyım. Tamamen taban tabana zıt şeylerdir. Çünkü zamana tabii olan birisinin bir mekanı, mekana tabii olan birisinin de zamana tabii olması mutlaktır. İki kavram da birbirine bağlıdır sonuç olarak ve Kur'an'da bu şekilde bir Allah tasviri buna dair en ufak bir çelişki, kafa karıştıran hiçbir ayet bulunmaz. 

3. Argüman = Evren "Yoktan Var Olmuş" olamaz! Çünkü evreni "Yoktan Var Olan" bir Tanrı yaratmıştır.

Karikateist pişmanlıktır, baya IQ'nuzu düşürür. CHP muhalefeti, bunların muhalifliğinden daha makbul öyle diyeyim siz anlayın. 900 binlik Ateist sayfasının, Türkiye'nin en büyük "Ateist" sayfasının argümanı bu. Gelin ülkenin ateistlerinin durumunu siz düşünün. İslam toplumu beter, ateistler onlardan bir tık yukarıda ama onlarda ayrı rezillikte. Çünkü getirdikleri argümanlar hiç beynimi gram yoracak izahatlar değil. 

Çünkü hurafeleri önünüze din diye sunarlar. Hurafelere biz de karşıyız canım kardeşim. Senden önce bak kaç tane mezhebe, tasavvuf ehline, toplumun uydurduğu "Uydurulan Din" kisveslerine kaç tane yazım var. Bana buradan vuramazsın o yüzden bebeğim.

Bir kere Müslümanlara kendi argümanlarıyla saldıracaksan, Kur'an'ı iyi hakimiyetin olacak ki argümanlarına cevap verdiğimde, bana kendi delilin ile gelebilmelisin. 

Bir kere üzgünüm şekerim ama Kur'an'da asla "Yoktan var olan bir Allah" tasviri yoktur. Şöyledir ki, burada yapılan hata "Nedensellik İlkesinden" kaynaklanır.

Çünkü "Nedensellik İlkesi ya da Neden-Sonuç İlişkisi" her şeyin bir nedeni var demez. Sadece her sonucun mutlaka bir nedeni olduğunu izah eder.

O zaman bu ilke "Nedenin nedenini" açıklamaz. Bu silsile Allah'a gidene kadar da sonsuz bir ihtimal içerir ve mantıksal hataya hoş geldin sevgili ateist. Çünkü sonsuz ihtimallerden sonsuz bir döngü doğurursan, bu konuda bilimi dahi yapamazsın.

Çünkü sonsuz, sonu yok ve bu sonu olmayan herhangi bir örnek verelim buna ne yaparsak yapalım, asla sonu olmayacağı için asla bir tespit yapamayız. Sonsuz zamanınız olsa bile, bir limiti olmadığı için bir sonuç bulsanız dahi, bu sonucun tamamen doğru olduğundan emin olamayacaksınız.

Çünkü matematik üzerinde sonsuz ile dilediğiniz işlemi yapın. Sonuç yine "Sonsuz" olacaktır ki, burada da doru sonucu ispat etmeniz için "Sonsuz -1" ihtimalin neden yanlış olduğunu ispat etmeniz gerecektir. Sonsuz'dan 1 çıkarın, sonuç sonsuz olacaktır. Hatta sonsuz'dan 1.111.111 çıkarın sonuç yine sonsuz olacaktır. Matematiksel olarak aslında geçerli bir işlem değil ama örnek adına veriyorum.

Matematik'de sonsuz bir sayıdan çok bir sıfattır ve matematik bilimi, sonlu bir bilimdir. Ancak günümüz matematik bilimi ve matematik ile uğraşan tüm ateistler ki Türkiye'de Ali Nesin en bariz örneğidir. Onun bu konudaki 3-4 sayfalık Word çalışmasını inceleyebilrsiniz internette kolay bulunuyor. Onun linkini buraya koydum. O kısıma tıklayarak edinebilirsiniz. Ateist olmasına karşın güzel anlatmış. 

Sonsuz - 1 = Sonsuz kısmına "Durmadan büyüyen bir değişkenden 1 çıkarırsak, elde ettiğimiz değişken de durmadan büyür" diyor. 

Ancak izahat aynı. Anlatmaya çalıştığı kısım ise, bu işlemin matematiksel bir karşılığı olmadığı ancak matematikte bunun böyle kabul edildiğinin izahını yapmaktadır. Yukarıda da ben de aynısını dedim. Sonsuz adı üstünde, sonu yoktur. 

Sonu gelmeyen bir yerde de asla bilim yapamaz, işlem yapamaz ve asla hiçbir konuda asla tutarlı, doğru ve samimi bir sonuca varamazsınız. Ancak tesadüfi ve "A priori" sonuçlara yani deneysel olarak ispatlanamayacak sonuçlara ulaşabilirsiniz ki bu da sonsuz sonuç ve sonsuz ihtimal demektir. Kafalar karıştı biliyorum o yüzden cümle cümle okuyun, ağır ağır okuyun dostlar.

Özetle sonsuz bir sıfattır. Matematik bilimi özellikle "Sonsuz" verisinden faydalanmak adına sonsuz sıfatını, sanki bir sayı gibi kabul ederek kullanır ki uzun ve komplike işlemlerden kurtulup, daha basit işlemlerle, daha anlaşılır izahatlar getirebilsin. 

Kaldı ki aklı başında olan elitist gelen ve müslümanlara asla "Ad Hominem" yapmayan bütün ateistler bile bir "Mutlak İlke" izahını kabul ederler ve bu mutlak ilkenin "Madde" olduğunu söylerler. Çoğunlukla bu "Mutlak İlke" çatısında toplanırlar.

Bu sorunun kısa bir özetini de bu ülkeye fazla olan sevgili Caner Taslaman, bunun izahatını yapmakta.



4. Argüman = Allah Egoist mi ki sırf ona tapalım diye bizi yarattı? 

2. Argüman'da yapılan hatanın aynısı yine bu argümanda baş göstermekte. Tutarsız her türlü mantık, işte böyle pişmanlıktır. 

Allah bizi neden yaratmış önce ona bakalım. İşte ilgili ayetler ;

"Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri/benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım." - Zariyat 56


"De ki: "Duanız/davetiniz yoksa, Rabbim sizi ne yapsın? Yalanladınız; bu yüzden azap kaçınılmaz olacaktır." - Furkan 77

Bu 2 ayet gayet tutarlı ama bütünsel bakmayan ve mantıksal hataya düşen arkadaşlar hemen "O zaman Allah egoist mi?" diyorlar.

Ancak 2. argümanda olduğu gibi, Allah her şeyi aşan bir varlık olarak tarif ediliyor Kur'an-ı Kerim'de ve ezeli olarak kendisi adlandırmakta.

Çünkü Kur'an'da Allah'ın 100'den fazla ismi vardır ve o isimlerden 3 tanesi "Alîm, Hayy ve Mâlik-ül Mülk" bu anlamlar, Allah'ın ebedi ve ezeli olduğuna dair anlamlardır. 

Ebedi sonu olmayan, ezeli ise başlangıcı olmayan demektir. Arapça olarak ayetlere tek tek bakın ama ben gene de 2-3 ayet'in arapçasını atayım ki, delilsiz konuşmayalım.

"Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm(kayyûmu)." = "Allah... İlâh yok O'ndan başka... Hayy'dır O, Kayyûm'dur." - Ali İmran 2

"Ve anetil vucûhu lil hayyil kayyûm(kayyûmi), ve kad hâbe men hamele zulmâ(zulmen)." = "Bütün yüzler o Hayy ve Kayyûm önünde yere inmiştir. Zulüm taşıyan perişan olup gitmiştir." - Taha 111

"Kulillâhumme mâlikel mulki tû’til mulke men teşâu ve tenziul mulke mimmen teşâ’(teşâu), ve tuizzu men teşâu ve tuzillu men teşâ’(teşâu, bi yedikel hayr(hayru), inneke alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun)." = "Şöyle yakar: "Ey mülkün Mâlik'i, sahibi olan Allahım! Sen mülk ve saltanatı dilediğine verir, mülk ve saltanatı dilediğinden çekip alırsın. Dilediğini yüceltip aziz edersin, dilediğini alçaltıp zelil kılarsın. İmkân, mal ve nimet senin elindedir. Sen, herşeye kadirsin." - Ali İmran 26


"Veş şemsu tecrî li mustekarrin lehâ, zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi)." = "Güneş, kendine özgü bir durak noktasına/bir durma zamanına doğru akıp gidiyor. Azîz, Alîm olanın takdiridir bu." - Yasin 38

Bak varmış Kur'an'da uydurmuyorum yani. Ayrıca "Mekan, zaman, duygular, hisler, özellikler" vb. bütün kavramlar yalnızca sonradan var olmuş canlılar yani bir başlangıcı olan ve bu dünyada sonu olanlar için geçerlidir. Sonsuz olan bir varlık için bundan bahsedemezsin çünkü Allah nasıl egolu olabilir ki?

- Şu Zeus var ya, ben ondan daha iyi Tanrı'yım. Athena'yı falan saymıyorum bile var ya, saysam ohoo..

Böyle mi yapacak? Başlangıcı yok, sonu yok, eşi ve benzeri yok. Ego yapması için zaten kendi sıfatında bir şeyin daha olması gerekir yukarıda verdiğim örnek gibi. Dolasıyla Allah egoist olamaz ve felsefi olarak da, teoloji olarak da Allah bu tanıma asla uymaz.

Ayrıca başka bir yanıt ise şudur. Bunu diyen Ateiste ben sorarım "O zaman Tanrı bizi neden yarattı?" sorusuna senin cevabın nedir? Var mı daha mantıklı ve tutarlı bir şekilde delil olarak göstereceğin bir kanıt ve buna dayanarak verebileceğin bir cevap.

5. Argüman = Sizin Allah Sadist mi? Kimi Cehenneme gideceğini biliyorsa niye yaratıyor?

Bunun 2 adet cevabı var. Birincisi "2. Argüman" cevabının aynısıdır. İkinci çelişkiyi yaratan kısım da "Kader-Özgür İrade" bağlantısını idrak edememektedir. Buna da bu yazımda cevap verdim. Merak edersen okursun kardeşim.

6. Argüman = Bunlar nasıl "Hassas Ayarlar" yahu? Tepesi donuyor, ortası yanıyor. Okyanusların dibi karanlık ve daha balta girmemiş ormanlar var, kutuplar desen buz gibi hiç yaşanmıyor. Bu nasıl mükemmel bir yaratılış?

Bunu diyen tiplerin kendisi de Dünya'da yaşıyorlar. Git bir Ay'a bakalım, rahat nefes alıp vermeyi geç. Oradaki yer çekimi kuvveti ile "Yemeğini kaç saatte" yiyebileceksin? Tuvaletini doğru dürüst bile yapamayacaksın daha Ay diyorum bak Ay. Diğer gezegenlere hiç girmedik. 

DNA'nin kompleks yapısı, Atom'un yapısı, Elektromanyetik kuvvetlerdeki düzen, bir çok karmaşık yapıda ve işin detayında tamamen kusursuzluk var. Dahası, bizim vücudumuz bile sadece Dünya'nın yer çekimiyle eş orantılı. Bu sahip olduğun biyolojik düzen bile gezegenler arasından sadece bu Dünyaya uygun. İnternet büyük nimet, biraz da İngilizcen varsa bir sürü kaynak var ya da Türkçe kaliteli yerler var. Oradan biraz oku, 2 bölüm Game Of Thornes izleme, Narcos'u 1 sezon geriden gel gene izlersin. Nerede boş iş var, insanlar gerçekten orada fink atıyor. 

Kaldı ki Kur'an'da yakın geçmiş ile ilgili ve rasyonel delil olarak ele alınacak bir sürü tespit ve kehanet veriliyor. Bunlar da %100 tutuyor %99 bile değil, %100. Hiçbir ayetin 1 kelimesi bile yalanlanmıyor bilim "Nasıl?" sorusuna, din ise "Neden?" sorusuna cevap verir.

Kaldı ki, Kur'an bir "Bilim Rehberi, Bilim-Fen" kitabı da değildir bu doğrudur. Ancak eğer ateistler Kur'an'da kusur arıyorlarsa, ki böyle tipler bol. O zaman Kur'an yer alan izahatların ve verilen gerçek yani Realite ile çelişmesi lazımdır ki, iddiaları delillendirilsin ve de tutarlı olsun. 

Ancak en ufak 1 veriyi bile 100 yılı aşkındır hiçbir uğraşı ve onlarca zeki ateist bilim adamının "Kibirsel inatları" ile de yalanlanmıyor. Bunu Muhammed kendi eliyle yazmış olsa, 100'lerce bilim adamı hem de "En ufak bir hatayı bile didikleyen" deliller arıyorlarken niye bulamadılar? Sonsuz Evrenler Teorisi attılar ortaya ki bu çok desteksiz, Abiyogenez bir tık daha destekli gibi görüyor yani ambalajı daha tatlı o kadar. Sonsuz Evrenler, Paralel Evrenler teorileri de "A priori" yani deneysel değildir ve de dahası, Fizik açısından oldukça çelişen bir hatadır. En ünlü Ateist bilim adamları bile artık bu "Sonsuz Evrenler, Paralel Evrenler" teorisinden vazgeçmişlerdir ve mantık hatası olduğuna kanaat getirmişlerdir.

Yukarıda dediğim gibi bu "Kibir" duygusuyla ile yıllarını bu işe adayan birçok Ateist profesörler, Tanrı'ya ikna olmaktan başka kaçar yol bulamıyorlar. Listelerini yapsam bu bilim insanlarının kol kadar olur. Onları da ateist kardeşlerimiz linç ediyorlar "Sen de ne salakmışsın, Arap masallarına inandın yani, bunak" Antony Flew en bariz ve en ses getiren örnektir. 

Yağmur yağmasa, yeri gelince kış olmasa ve yeri gelmeyince çok sıcak olmasa, kar yağmasa, Azot, Karbon ve Su döngüsü'nün sürekli gerçekleşmesi ve bu döngüler olmasa esas o zaman uzun yıllar asla yaşamayacağın gezegene, bunlar nasıl "Hassas Ayarlar yahu?" demek kibirden ve ağır saçmalıktan öte hiçbir şey değildir. 

Sonuç olarak da bu iddia oldukça tutarsız bir iddiadır. Kibirden ortaya çıkan bir iddiadan ötesi değildir. Bunun peşine gidenler, kalkıp Arapların "Aa üstünde Allah yazıyor" diyenleri eleştirmesi ayrı bir bağnazlık ve ayrı bir ironik durumdur. 

7. Argüman = Hz. Adem ve eşi nasıl çoğaldıalr ve ensest ile çoğaldılarsa, o zaman Allah Kur'an'da neden "Ensest evlilikleri" yasaklıyor? Sizin Allah pek tutarsız.

Kur'an'ı hata aramak için okursan böyle yüzeysel hataya düşersin. Bakalım bu konuda Kur'an ne demiş?


"Ey insanlar! Sizi bir tek canlıdan yaratan, ondan eşini vücuda getiren ve o ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinize karşı gelmekten sakının. Adını anarak birbirinizden dilekler dilediğiniz Allah'tan korkun. Rahimlerin haklarına saygısızlıktan da sakının. Şu bir gerçek ki Allah, Rakîb'dir, sizin üzerinizde sürekli ve titiz bir gözetleyicidir." - Nisa 1



Yani burada şu iddiaya cevap veriliyor öncelikle. Hz. Adem'in eşi, onun kaburgasından yaratılmadı! Bu yanlış bir hurafeden ötesi değildir. Ayette ki şu ifadeye dikkat " Sizi bir tek canlıdan yaratan, ondan eşini vücuda getiren" ifadesi, burada Allah'ın kullarına üflediği ruh ifadesidir. Hepiniz aynı temelden yaratıldınız kimse kimseden yaradılış olarak üstün değildir buna vurgudur. Şimdi üflediği ruh ayetinden önce dikkat, burada da ensest olmadığı açıkça bellidir. 



"O ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten" yani Hz. Adem ve eşi gibi birçok erkek, birçok kadın üreten ifadesi, ilk insanların ensest ile değil baya topluluk halinde yaratılmaya başlandığını açıkça ortaya koyar. Bunu yani bu parallelikte bütünsel düşüncenin sonunda işin arapçasıyla da değineceğim. Şimdi üflenen ruh ayetine gelelim ;

"Sonra ona bir biçim verdi ve onun içine kendi ruhundan üfledi. Sizin için, işitme gücü, gözler ve gönüller vücuda getirdi. Ne kadar da az şükredersiniz!" - Secde 9

Ona dediği ifade de özel bir isim değil her insanlar için bu ifade kullanılmıştır. Delillendirdiğime göre bu durumu, devam ediyorum.

"Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç kuşkusuz, Allah katında en seçkininiz, sakınılması gereken şeylerden en çok sakınanınızdır. Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır." - Hucurat 13

Buradaki "Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık." kısmını kırpan zeka pıtırcıkları, bak ensest var diyor. Hayır yahu, hayır! Burada her bebeğin bir annesiyle bir babası olduğunu belirtir. Hem diyelim ki bu iddiadan yola çıktık ve "Ensest seks" ile yani "Çarpazlama" evlilik ile çoğaldık. 

O zaman niye hemen devamında "Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık." o zaman ensest ile çoğaldıysak niye milletlere, kabilelere ve boylara ayrılıyoruz? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. İddianız hemen akabinde zaten tutarsız hale geliyor. Ancak daha da delillendireceğim. 


"Sizi bir tek canlıdan yarattı; sonra o canlıdan onun eşini vücuda getirdi. Ve sizin için davarlardan sekiz çift indirmiştir. Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık içinde, bir yaratıştan öbürüne geçirerek oluşturuyor. İşte Allah! Budur sizin Rabbiniz! Yalnız O'nundur mülk ve saltanat! İlah yoktur O'ndan başka! Hal böyle iken nasıl oluyor da gerçeğin tersine döndürülüyorsunuz?!" - Zümer 6



"Sizi bir tek canlıdan" ifadesine takılıyorlar bu sefer de. Yahu bu yine Secde 9'da geçen "Ruhun üflenmesidir." Madem tek bir canlıdan yaratıldık hemen devamında "sonra o canlıdan onun eşini vücuda getirdi. " Adem kendi kendine doğurdu mu yani? Şimdi burada ateistler "E ama Meryem" doğuruyor diyorsun diyecekler ve ben de Mortal Kombat'da ki Scorpion edasıyla Fatality'i yapacağım. 



"Dedi: "Benim nasıl oğlum olur; bana herhangi bir insan dokunmadı. Ben bir kahpe de değilim." Dedi: "İşte böyle! Rabbin buyurdu ki: 'O benim için çok kolaydır. Böyle olması onu, insanlara bir mucize ve bizden bir rahmet yapmamız içindir. Hükme bağlanmış bir iştir bu." Ona gebe kaldı. Ardından da onunla uzak bir mekâna çekildi." - Meryem 20, 21 ve 22

Hz. İsa için nasıl bu "Babasız Olur" ayeti ;

"Ve Allah, ırzını bir kale gibi koruyan İmran kızı Meryem'i de örnek verdi. Biz onun içine ruhumuzdan üfledik. Ve o, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdikledi de içten bağlananlardan oldu." - Tahrim 12

Hz. Adem için bu da ;

"Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın." - Hicr 29

Hani yukarıda "Anne-Baba" diyordun şimdi "Ruh Üflemesi" diyorsun ama burada yapman gereken ayrı şu, birisinde "Var olan şeylerin neslini devamı ettirmesi, sürdürmesi" söz konusu. Diğerinde ise "Yoktan bir var etme" söz konusu tamam mı küçük Teslacım?

O yüzden izahatları elbette farklı olacak. Esas aynı olursa hata olurdu zaten. İşte böyle yüzeysel bakışlar her zaman hakikatten yoksun kalmaya mahkumdur. Kusura bakmasın ama farklı kavramların algısını dahi ayırt edemiyorsa o insan Justin Biber, Rihanna, Lady Gaga, aptal Youtube içeriklerini makyaj ve vlog kanallarını izlesin ve öylece akıp gitsin ötesine karışmasın, boğulur sonra. 

Hz. İsa için de "Anne var ama baba yok." Bu da yoktan var etmedir zira ortada döllenecek yumurta var ama dölleyecek sperm yok. Yukarıda Hucurat 13 kısmı da "Bir anne ve bir baba" diyor zaten ve insanlar hiçbir zaman biyolojik olarak kendi kendisine üreyemez. Karşı cinse üremek için muhtaçtır. 

Ayrıca dikkatli okumadınız ama Zümer 6'da "Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık içinde, bir yaratıştan öbürüne geçirerek oluşturuyor." bu ifade de birebir aşağıdaki bu ayetlere atıftır ;

"Sonra onu çok dayanaklı bir karargâhta bir damlacık yaptık. Sonra o damlacığı bir embriyo halinde yarattık, sonra o embriyoyu bir et parçası halinde yarattık, sonra o et parçasını bir kemik halinde yarattık ve nihayet o kemiğe de bir et giydirdik. Sonra onu bir başka yaratılışta yeniden kurduk. Yaratıcıların en güzeli Allah'ın kudret ve sanatı ne yücedir!" - Mü'minun 13 ve 14"

Yukarıda attığım ve yukarıya mouse ile çıkmayan üşenenler için buraya da koyduğum "Kur'an Gerçekten Allah'ın Kitabı Mı?" yazısında bu ayete oldukça uzunca değindim. Zümer 6' geçen buradaki "Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık içinde, bir yaratıştan öbürüne geçirerek oluşturuyor." ifadesi yukarıdaki 2 ayete direkt göndermedir. 

Et "Mudga" - Kemik - Et "Lahm" kısmına bire bir uyar bu "3 Karanlık ve bir diğerinden öbürüne geçirerek oluşturuyor." ifadelerinden direkt buna gönderme olduğu inkar edilemez.

Bak işte böyle didik didik ve dikkatli okuyacaksın bu kitabı. Ben de daha bu yazıyı yazarken bu göndermeyi çok taze fark ettim ve yüce Allah'a bir kez daha hayran kaldım. Ben de burada yazdığım her şeyi yazarken, öğrendiklerimi pekiştiriyor ve bazen de böyle ince detayları yazarken yeni öğreniyorum ehehe. 

8. Argüman = Siz İnanç dersiniz, biz korku deriz

Bu mantığa kapılmak tamamen akılsızlıktır kimse kusura bakmasın. Ünlü ateist sayfaların de "Mottosudur" bu slogan aynı zamanda.

Bu da Felsefi açıdan "Kökensel Hata" işlenmektedir. İngilizcesi de "Genetic Fallacy" adlı mantıksal bir hatadır.

"Kökensel hata" işleyen kişi, bir şeyin kökenini göstermekle, o şeyin doğru veya yanlış olduğunu ispat ettiğini sanır. Bunu yaparken yine argümana bakılmaz ve bu da hatalı bir durumdur. Bu hatayı yapan kişinin çıkardığı sonuç doğru veya yanlış olabilir ama akıl yürütme şekli yine de mantıksal olarak hatalıdır.

Örneğin "Ben ailemden portakalın şeklinin dikdörtgen olduğunu öğrendim." diyen veya "Selin, ABD'de Harvard Üniversitesinde "Tarih" okudu, demek ki Tarih bilgisinin içinde ırkçı ve faşist fikirler var" diyen kişilerin dedikleri, ister doğru ister yanlış kabul edilsin, bu metot ile gidildiği takdirde Kökensel Hata'nın ağına düşeceklerdir. Yapılan çıkarımlarda gösterilen köken  hiçbir şekilde sonucu doğrulanabilirliğini ya da yanılabilinirliğini ispatlamaz.

Yani siz "Cahiliye Araplarının" dinine inanıyorsunuz demeniz, sizin Kökensel Hata ile kanka olmanız demektir. Starbucks'da da ara sıra buluşup kahve için bari ehehe. Dinde hata göstermek için Kur'an'dan ayet ile gelmelisin. Hadisleri toplumlar kabul eder ancak dinin ana kaynağı hadisler değil, Kur'an-ı Kerim'dir. Ayrıca ben hadisleri dini kaynak olarak asla almam. Çünkü %100 Hz. Muhammed'in söylediğine dair hiçbir argüman yok. Onun söylediği "Rivayet" ediliyor. Kur'an için de aynı mantık mümkün ancak bir önceki yazımda Kur'an'ın rivayet ya da tesadüfi bir şekilde yazılmamış olduğunu hem işin felsefesi, hem imtihan mantığı, hem de objektif ve rasyonel delillerle zaten ispatladım. Bu yazından önce o yazımı okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Yukarıda 2 kere tıklama yerinde linkini zaten birleştirdim.

Aynı hatayı ateistlerin biricik prenslerinden birisi olan Sigmund Freud işler ki kendisi de bu konuda Nietzsche gibi diyebiliriz. Hatta Nietzsche, Allah'ın ahiret modeline getirdiği alternatif de tamamen zırvalıktır, ilerleyen yazılarımda bu "Bengi Dönüş" mevzusunu da ele alacağım. Ateist diye kimse dövülmez, kimseye inancı yüzünden dokunamazsınız. Ancak neden Ateist olduklarına hiçbir zaman argümanlı bir izah getirememişlerdir. Freud zaman zaman psikolojik izahlar yapmaya çalışmış ancak ağır çuvallamıştır.

Bu Sigmund Freud, din ihtiyacının kökeninde insanın zayıflığı ve çaresizliği etkeninin bulunduğunu ileri sürmüştür. Baba kompleksi ile insanın çaresizliği ve korunma ihtiyacı arasında ilişki kurmuştur. Yetişen birey esrarengiz güçlere karşı korumasız olduğunu anladığı zaman, bu güçlere baba figürüne ait özellikler yüklenir bireyin kendisi tarafında ve kendisini koruması için bir ya da birden çok tanrılar yaratır. Burada sözü edilen baba özlemi, insanca zayıflığın sonuçlarına karşı korunma gereksinmesine özdeş bir güdüdür. Çocuktaki ürkütücü çaresizlik duygusu, babanın sağlayacağı bir korunma ihtiyacı yaratmış ve bu çaresizliğin bir ömür boyu devam edeceğinin kavranması, çok daha güçlü bir babanın varlığına sığınmayı zorunlu kılmıştır. İnsanın yaşamın tehlikeleri karşısında duyduğu korkuları ancak ilâhî bir güç dindirebilecektir.

Freud, bütün bunların bir yanılsama olduğunu söyler. Ona göre bu yanılsama, insanın arzularından kaynaklanmaktadır ve daha çok psikiyatrik kuruntulara benzemektedir. Birazcık uzun açıklama oldu daha da bilgi edinmek isteyenler Freud'un bu konudaki araştırmalarını okuyabilirsiniz. Ancak uyarayım oldukça ciddi bir vakit kaybı olacaktır. Meraklısına, yani Ateist argümanlara ben daha da bileyim diyenler hariç hiç kimseye önermem.

Freud Psikanaliz kavramını getirdi ama maalesef böyle çuvallamaları da olmuştur. Freud burada işin özü olarak, insanların çaresizliğini kendi içlerinde fark ettiklerini ve korkularından rahatlamak, arınmak ve sığınacak bir dalının olması adına insanların kendilerine Tanrı inancı yarattığını, bu korkuları ancak böyle bir gücün ömür boyu dindireceğini söylemiştir.

Bu 2 filozof da ontolojik hiçbir kanıt getirmedikleri gibi nasıl millete "Canlarınız istediğiniz için Tanrılar yaratıyorsunuz" dedilerse, aynı numaranın "Ya ben böyle istiyorum hacı. Benim ahlak anlayışıma göre, Allah ve Din olmamalı. Olursa çünkü benim ahlak anlayışıma ters bu racon." diyor bu 2 tip de zira izahlarından bunu anlamak mümkün. Bu tamamen Kur'an'sal bir karşılıktır ve "Kendi nefsini" her şeyden üstün görmektir. Çünkü kendi nefsini, Allah'ın kurallarından hatta Allah'dan yani yaratıcıdan üstün görmek, kendi nefsini ilahlaştırmaktır. Çünkü her şeyi "Kendi Ahlak" anlayışına göre yorumlayacak ve canı ne isterse o eylem ona göre mübah, ama başkası yapınca ayıp ve tu kaka olacak. Kaldı ki bu durum şu an birçok insanın takındığı tavırdır.

Hatta ve hatta kendi yaptıklarına, kendince kılıflar bulacak. Çok sıkışırsa eğer "Ya kardeşim! Canım öyle istiyor. Bundan sana ne!" çıkışını yapacaktır.

Çoğu Ateist tip zaten bu şekilde ateist oluyor. Argümanlara objektif bakan birisi %100 oranında zaten Ateist olmaz, olmasını imkansız görüyorum. Bu kadar da iddialıyım. En sık dayandıkları bu 2 adamın izahı bile "Bencilce ve ontolojik hiçbir izahı olmayan" izahlardır. Kendi nefsine göre hayatı biçimlendirmek ve kendi ahlak anlayışına göre bir ömür geçirmesinin Kur'an'da karşılığı vardır ve Kur'an'a göre bu durum apaçık şirktir. Buyrun 2 adet delil ayeti.

"Kendisinin ilahı olarak kendi duygu ve arzusunu almış kişiyi gördün mü? Allah onu bir ilim üzerine saptırmış, kulağı ve kalbi üzerine mühür basmış, gözünün üstüne de bir perde çekmiştir. Allah'tan sonra ona kim kılavuzluk edecektir. Hâlâ düşünüp ibret almıyor musunuz?" - Casiye 23

"İğreti arzusunu ilah edinen kişiyi gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın?" - Furkan 43

Ayetler çok net ortada.

Bu kısmı okuyup gülüp geçen ateistlere de 2 çift daha lafım var. İnanç özgürlüğünüz var, bu ülkede yobaz kafalarına aldanmayın. O hata aradığınız Kur'an size sonuçlarına katlanacağınız inanç özgürlüğünü vermekte.

Ancak bu hususlarda bile öylesine komiksiniz ki, gülünçsünüz. tek kelimeyle.

1- "Yoksa, "Onu uydurdu" mu diyorlar! Hayır, iman etmiyorlar." - Tur 33

"Onlara, "İnsanların inandığı gibi siz de inanın" dendiğinde, "Yani biz de kafası çalışmayan zavallılar gibi inanalım mı?" derler. Haberiniz olsun ki, kafası çalışmayan düşük seviyeliler onların ta kendileridir; fakat bilmiyorlar." - Bakara 13

1400 sene evvel ki o "Leş ve cahiliye Arapları" ile aynı argümanları kullanıyorsunuz. Bilin istedim. O Suudi Arabistan araplarına her fırsatta gömüyorsunuz ya, o gömdüğünüz cahillerle bire bir aynı argümanı kullanıyorsunuz.

2- Tanrı yok demek ama her şeyden Tanrı'yı sorumlu tutmak, zaten çok ciddi bir akıl tutulması. İnanlara olan nefretin ve size göre olmamasına rağmen, Tanrı'ya duyulan öfkenin ve bunun altında yatan kibrin dışa vurumudur. Size göre var olmayan bir şeyden, nasıl her şeyi tutup, size göre olmayan bir varlığa ve ona inanlara nasıl öfke duyabiliyorsunuz bu da ayrı bir konu.

İlk yazım burada bitti. Bu seriye çok ufak bir kafa izninden sonra, yine devam edeceğim. Ben kaçar dostlar. Herkese eyvallah. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder