30 Mart 2017 Perşembe

Ateist Argümanlara Yanıtlar 2

Selamlar herkese. Bu yazı serime devam ediyorum. İlk yazıyı okumanı da öneririm. Buradan ilk yazıya da ulaşabilirsin. 

Argümanlara yanıtlara girmeden önce, bu yazımda Kur'an'ın insanüstü bir güç tarafından yazıldığını ispatlamıştım ama buna da bana gerek sözlük, gerek özel hesaplarımdan "Ateist" arkadaşlardan itirazlar geldi. İtiraz ve eleştiri her zaman dinlerim, fikirden korkana adam denmez. Karşıt fikirden niye korkayım ki? 

Ayrıca bu yazı serim sadece "Ateist ama ateizmden %100 emin olmayan, Agnostik ama sorgulayan, Deist olan ama sorgulayan, gerçekleri arayan ve sorgulayarak iman etmiş kimselerin doğru yolda olduğunu göstermek" kitlelere hitaben yazılmıştır. O yüzden Ateist kesmi hedeflemiyorum. Zira kibirli bir insana kendi çerçevesi haricinde ne gösterirseniz gösterin kabul etmeyecektir. Kimse de bu dine inanmak zorunda değil, dileyen dilediği inancı yaşayabilir. Yeter ki, birbirimizin inançlarına çamur atmadan yaşayalım. Son zamanlarda 2 taraf da birbirine çamur atıyor. Hiç lam cim yapmayalım, bizim "Anadolu Müslümanı" kitle de yobazlıkta sınır tanımıyor. Yeri gelince iğneyi kendimize de batırıp, öz eleştiriden ve adaleti savunmaktan kendi aleyhimze olsa dahi kaçmayacağız. 

Müslüman olarak bundan hiç hoşnut değilim ki özellikle bana ilk saldırılar %100 ateist kesimden geliyor. İnanmak zorunda değilsin, dayatmıyorum sana bu yazıyı. Çarpı var denk gelirsen kapatırsın, görürsen de tıklamaz ve okumazsın bu kadar basit. Bu yazıyı açtıysan da kendince saçma kusur arayışında okuyacağın için, sen asla hedefimde değilsin. İnancınla da sana mutluluklar diliyorum ateist arkadaş. Ancak geçenlerde bana gelen bir savunmayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Mü'minin 13 ve 14'de Muhammed'in bunu hipokratın bulduğu ; Et - Kemik - Et şekli ki bu bilgi doğrudur. Ancak bu Kur'an'da bunun yanlış olduğunu ispatlamaz. Ancak kimi arkadaşın iddiası bunu Hz. Muhammed'in tıp okuyan kuzeninden duyup bu ayetlerde onu yazmasıymış. 

Kaynağı da "İslam Ansiklopedileri" tamam da burada birincisi bu bilginin kaynağı rivayet zaten. Kuzenini "Cündişapür" adlı bir şehirde okuyormuş. Bir kere benim iddiam "Kur'an-ı Kerim" içerisinde, İslam Ansiklopedisi değil bu ikincisi. Üçüncüsü de, o şehirde Hz. Muhammed'in kuzeninin okuduğunun belgesel hiçbir delili yok. Haydi diyelim ki bu mevzu öyle oldu, bu pencereden bakalım olaya.

İlk yazıdaki "Ayın yörüngesi"ne hangi teleskop ile baktı da yazdı? Ya da 4 tarafı çöl olan bir adam, ömründe okyanus görmemiş adam nasıl olur da okyanus yani "Engin deniz"lerin hepsinde zifiri karanlıkları bildi? Halasının kızı da California'da mı okuyordu? Oradan mektup mı yazdı "Muhammed bak bunu da yaz" diye? Argüman geliyor ama argümanın kaynağı rivayete dayanmakta. 

Ancak hazır bu mantıkta bakmışken, o yazıda bu kadar ayet yeter diyerek 2-3 ayete hiç girmemiştim. Bakalım ateist arkadaşlara Hz. Muhammed'in bu konuda kimden kopya çektiklerini bulabilecekler mi onu da kendilerine sormak istiyorum.

"Yemin olsun göğe ve Târık'a; o, gece gelene/o, tokmak gibi vurana/o, çıkıverip de yürek hoplatana. Nereden bileceksin sen nedir Târık? Parlayan, ışığıyla karanlığı delen yıldızdır o." - Tarık 1, 2, ve 3

Karanlığı delen diyor bütün mealler benim gördüğüm ama Tarık suresinin 3. ayetinin arapçası, yani ana dildeki karşılığı ; "En necmus sâkıb" Arapça sözlükten kelimelerine baktığımda ise sonuç bu oldu. 

en necmu (necm) : Yıldız
es sâkıbu: Delen

Bu "En necmu es sâkibu" ifadesinin tefsirlerde yani yorumlarda neredeyse tüm eski tefsiflerde "Işığıyla karanlığı delen yıldız" şeklinde yorumlanır. Sebebi daha o zamanlarda "Pulsar" gök cisminin o zamanlarda bilinmiyor olmasıydı ve ancak böyle bağlayabildiler yorum olarak ki böyle yapmışlardr. Şunu unutmayın ki "Tefsir" demek, Kur'an çevirisi demek değil, Kur'an'ın kişi veya kişilerce yorumlanmasıdır. Nasıl ki ben burada kendi çapımda yorumluyorsam bu da bir tefsirdir.

Peki gerçekte delen yıldız nedir? Büyük kütleli yıldızlar ömürlerini tükettiklerinde ya pulsar olurlar, ya da kara delik. Ancak bu cisim pulsardır, neden "Kara delik" olamayacağına gelirsek, sûrenın adı dikkat çekici evvela. Tarık özel isim olduğundan, hiç mealda dokunulmamış. Tarık "Vurmak, çarpmak" gibi anlamlara gelir. Arapça'da da "T-r-k" kökünden geliyor. Arapça anlamını Google'dan da kontrol edebilirsiniz. Yukarıda bulunan 3 ayette ki özelliklere dikkatlice bakarsak ;   

1- Vuruşlu olması
2- Yıldız olması
3- Delici olması


Bu sıfatlara uyan tek gök cismi pulsarlardır. Eğer eski bir yıldız olan pulsardan bir avuç madde alıp dünyaya bırakırsanız, bu madde dünyayı delip geçecek güce sahip olabilir. Pulsarın adını alması da keşfi 1967'de olduğundan ve sürekli vuruş yapmasından "Nabız atışı" anlamına gelen "Pulsate" kelimesinden gelir. Bizde de Pulsar kelimesi İngilizce'den çevrildiği zaman Türkçe karşılığı "Atarca, yani sürekli atış yapan, vuruşlu olan" anlamlarına gelmektedir. Buradan arkadaşlar inceleyebilirler. Argüman da burada. 

Bu video da arkadaşlara kısa bir özet olsun bu yazdıklarımın ;




Şimdi böyle anlatınca, insanlarda şu tepki doğuyor "Peki Kuran bunları 1400 sene önce açıkladıysa, neden Pulsar diye bir gök cisminin var olduğu 50 yıl önce bulundu?" diyen ya da Muhammed kesin bu muazzam radyo sinyallerini de arkadaşı Almanya'da o zaman ki Köln Üniversitesinde El-Ebu Nikolayullah Tesla'dan kopya almıştır kimi zihniyete göre bu delile de öyle denilecek emin olun. Delil görünce kaçan kim acaba onu da "Sorgulamak için, Rasyonel delile harbiden samimice inanan" insanlar karar versin.

Her neyse yukarıdaki soruyu soranlar da oluyor. Kur'an size Uzay mekiklerini nasıl üretileceğini açıklayan bir "Bilim" dergisi değildir. Bu yüzden Kur'an asla bir bilim kitabı değildir. Önemli olan husus, Kur'an'ın vaktinde getirdiği "Gayb, Kehanet" tadında bilgilerin ve bu izahların gerçeklerle bire bir uygun olmasıdır. Zira Kur'an "Hiç yanılmayan ve her şeyi bilen" ve kendinden bununla ilgili "Alîm, Habîr, Şehîd ve Hakîm" isimlerini kullanıyor. Bu 4 isim de "Her şeyi bilen" anlamlarına direktte olarak da, dolaylı olarak da gelir. O zaman bu kitabın asla %0.05 bile yanılma payı yoktur. Çünkü bu ağzın her dediği realite, doğru olmak zorundadır. Lami cimi yoktur bu işin. 

O yüzden de bu kitabın işi daha zordur ve bu kitap gerçekten de hiç yanılmaz! Elinin altında google var, oturup 2 saatini Pulsar'a ayır bir hafta sonu. Kendin bak hangi anlama geliyor? 1300 yıl önceki bilgiyi gerçeğe bire bir vermiş bu kitap. Muhammed burada nereden kopya çekti peki? Bu bilgiyi Muhammed nereden bildi? Rastgele sallamak için aşırı uç çünkü. Bunu tesadüfen bildi demek, mantıksızlıkta master yapmaktır.

"Hayır, sandığı gibi değil! Biz onun parmak uçlarını da tam bir biçimde düzenlemeye gücü yetenleriz." - Kıyame 4 

Bu ayette ben kesinlikle parmak uçlarına yapılmış özel bir atıf olduğunu düşünüyorum. Çünkü her insanın parmak izi farklıdır ve örnek verilecek o kadar şey varken bu ayette neden özellikle "Parmak uçları" belirtilmiştir izah etmek mümkün değil. Neden mesela ayak kemikleri, karaciğer, kalp ya da göz değil de parmak izi? Bu ancak bir "Bilinçli örnek" ile açıklanabilir. Zira rastgele verilmiş bir örnek ise bu neden parmak ucunu belirttiğine dair mantıklı hiçbir izah bulamazsınız. Dayandığınız tüm izahatlar tamamen yorumdan ibaret olacaktır ve bilimsel hiçbir geçerliliği olmayacaktır. Parmak izi de ilk defa 1800'lu yılların ortasında dile getirilmiştir. 1900'lu yıllarda her insana has olduğu keşfedilmiştir. 1200-1300 yıl önceki bir bilgi veriliyor yine. Öyle oradan buradan kopya çekti deme şansı yine yok.

Bu örnekleri kasten verdim ki, bir argümanı çürütseniz bile çürütemeyeceğiniz bu 2 rasyonel delil ve ilk yazımdaki nice rasyonel deliller mevcut. Parmak izine de, pulsar mevzusuna da hiçbir şekilde karşı çıkamazsınız dedikten sonra şimdi argümanları yanıtlamaya başlıyorum dostlar. 

1. Argüman = Allah dilediğini saptırıyorsa o zaman bu nasıl özgür irade oluyor?

Burada çeviri ve meal yanlışlığı vardır ve piyasada ki bütün meallerde maalesef bu hata var. 

Çünkü "Allah dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir." çevirilerinde. Ayetlerde bu anlama gelen "men yeşâu" kelimesi "Dilediğini" değil, "Dileyeni, isteyeni" saptırır, aynı şekilde "Dileyene, isteyene" de hidayet yolunu açar demektir. Dilediğini Allah saptırırsa zaten Allah haksızlık etmiş olur kullarına o zaman. Dünyada biçilen rolü oynamaktan farksız bir şey olmaz bu. Yani önce bir tercih, sonra da çaba gereklidir bu ayetlere göre ki aşağıda tam anlamının da böyle olduğunu göstereceğim.

En az hatalı meal olan Yaşar Nuri Öztürk'ün meali bile çoğu ayet çevirisinde "Bu hataya" düşmüştür. Bu kısımlara daha sonra değineceğim ve değinirken, "Dilediğini" değil, "Dileyeni" şeklinde düşünürsek taşlar yerine kusursuz oturacaktır. Yani buradaki mevzu "Talep eden ve bu yönde çaba gösteren" olacak. Yukarıda dediğim gibi. Çift yönlü düşünmek gereklidir bu ayette. Zira detaylamasına incelersek eğer, İlahiyat okuyan bir arkadaşıma "Men yeşâu" kelimesini sorduğumda bana verdiği cevap da aynen o yönde oldu.

men ; kimse demek
yeşau ; Tercih etmek, yapmak demek.

Ayrıca içerisinde gizli "o" zamiri var. Bu zamir de cinsiyet zamiri değildir yani 2 cinsiyet için de geçerli demektir. 

Yani ayetin doğrusu yukarıda "Allah sapmayı dileyeni saptırmayı, hidayet dileyeni hidayete erdirmeyi diler" şeklinde olmalıdır. Şimdi bu çaba ilişkisine daha çok değinelim. Böylece nasıl "Dileyeni" olduğuna işin bir de eylemsel boyutunda bakalım. 

"Biz her insanın hesabını kendi boynuna dolamışızdır. Kıyamet gününde onun için açılıp önüne konacak bir defter çıkarırız." - İsra 13

"Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur." - Necm 39

İnsan için çalışıp didindiğinden başkası eğer yoksa, Allah'ın ölçüsü ne oluyor diyor deist, agnostik, ateist ve içimizde bu "Bağlantıyı" çözemeyen arkadaşlar, anlatacağım bu argümanın cevabında lütfen rahat olun.

Özgür İrade ve Kader asla birbirinden zıt değil, aksine trenin vagonları gibi birbirini sürükleyen şeylerdir, yani birbirleriyle iç içe ele alınırsa doğru kavranıp idrak edilir. Gel iç içe düşünelim.  

Şimdi senin "Özgür İraden" var değil mi ölene dek? Evet var. Ertesi gün rahatlıkla ateist, ya da makarnaya falan tapabilirsin değil mi? Elbette. O zaman sen makarnaya taparak öldün ve cehenneme gittin. Kusura bakma ama bu senin hatandır. Hiç de Allah'ın saptırması falan değildir. Çünkü böyle olmayı özgür iraden ve bilincinle bunu sen seçtin. Tıpkı bu ayette anlatıldığı gibi ;

"Başlarına gelenler; ahitlerini bozmaları, Allah'ın ayetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ve "kalplerimiz kılıflıdır" demeleri yüzündendir. Doğrusu, Allah küfürleri yüzünden kalpleri üzerine mühür basmıştır da pek azı müstesna, iman etmezler." - Nisa 155

Şimdi yüzeysel düşüncenin sonucu "Bak Allah saptırmış" demektir. Altı çizili ifadelere bakılırsa, Allah keyfine göre mi mühürlemiş? İlk hareketler daima kullardan gelmiştir. 

Yukarıdaki biraz önce çeviri hatasına değinmiştim. O ayetlere şimdi "Allah sapmayı dileyeni saptırmayı, hidayet dileyeni hidayete erdirmeyi diler" şeklinde ele alarak devam edelim. 

"Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık seçik beyanda bulunsun. Bunun ardından, Allah dilediğini saptırır, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlar. Azîz'dir, Hakîm'dir O!" - İbrahim 4

"Allah dileseydi, elbette ki sizi birtek ümmet yapardı. Ama O, dilediğini saptırıyor, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzluyor. Yapıp ettiklerinizden mutlaka sorgu-suale çekileceksiniz." - Nahl 93


"Şirke batanlar şöyle diyecekler: "Allah dileseydi, ne biz şirke sapardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi haram da yapmazdık." Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar bu şekilde yalanlamışlardı. De ki: "Yanınızda, önümüze çıkaracağınız bir ilminiz var mı? Zandan başka bir şeye uymuyorsunuz. Sadece saçmalıyorsunuz siz." - En'am 148

Bu ayetler şu demektir yukarıdaki mantık işe düşünürsek. Allah her şeye Kadir, ancak size özgür irade verdi. Dilese bunu vermezdi ama verdiği için siz kendi iradenizle hareket ediyorsunuz. Kendi kararınızı tercihleri doğrultusunda da Allah kulunu ya sapma, ya da doğru yolu buluyor. Ben Deizm sürecimde inanın aynı bu Ateist argümanı savunurdum. Bu nasıl sınav hatta diye çok dedim ama işte saçmalık yılları, yaş 18-19 falan. Yukarıda da bu mantığın temelini atmıştık zaten. 

Bak şimdi, sen eğer bugün dilediğin cemaate gidiyor, dilediğin zaman ateist oluyorsan nerede "Allah'ın dilediğini saptırması" o zaman? 

Bal gibi sen dini red etmeyi, ya da ertesi gün taşa tapmayı seçecek olan sensin. Allah bu yolda, saptırmıyor. Sapma eğiliminde ısrarcı olan kulunun, yani boş işlere meyleden kulun bunu dileyen ve bunu tercih eden kulun, kendi özgür iradesiyle yönelmedikçe "Sapma" ile bu yoldan asla doğru yola ulaşamayacağını söylüyor ve bunu da kendisi saptırmıyor, şeytanlardan birisi ona musallat oluyor. 

Çünkü adamın tercihi ve arzusu dine ulaşmak yerine tamamen bu dünya ile ilgilenmek ve yapacağı bütün eylemlerine kendini haklı çıkarak, kendine vicdansal tatminler sağlayacak amaçlar edinmek. Tercih ve adamın hareketi zaten şeytana doğru, şeytan da kendisine gelen altın tepsiyi tepmiyor. 

Sürekli inkar için ona "Kibir" gibi duygulara sürüklemesine yardımcı oluyor. Alttaki ayetlerle daha net anlaşılacak konu anlamayanlar için.

"Kim Rahman'ın Zikri'ni görmezlikten gelip ondan uzaklaşırsa biz ona bir şeytanı musallat ederiz de o ona can yoldaşı olur." - Zührüf 36

Kur'an'dan uzaklaşan bugüne dek tartıştığım, gördüğüm ateistlerin hepsinde bir "Kibir" sezinliyorum daha birkaç cümlesinden ve de konuşunca gerçekten hep de haklı çıkıyorum. Bu ayetler ile yukarıdaki bütün ayetler gayet tutarlı. Şeytan sana fikir veriyor ama o fikri "Seçim" kararı tamamen sana ait. Çünkü şeytanın insan üstünde hiçbir hakimiyeti yok. 

Mesela şöyle anlatayım internetten illa ki bir şeyler alıyorsundur, ya da bankalarla ilişkin mutlaka vardır. Bu arada hiç kimseye herkese kredi kartı tavsiye etmem. Çünkü faiz yemek haramın dibidir. Faiz ödemek ise mecbur kalmadıkça, aptallığın önde gidenidir. 

O internette nasıl güzel görünüyor ve altına bir sürü kişi "Ya beğendim, hemencecik kargodan geldi 1 günde." diye bir sürü yorum oluyor. Banka'da da adam sana kredi kartının hep iyi ve güzel özelliklerini anlatıyor, bu kadar taksit, yalnızca %0.56 faiz falan diyor. Zamanında ödersen alışveriş faizinden muafsın falan diyor. Şuradan alışverişte bu kadar World Puan, Bonus falan diyor ve kararını kendin veriyorsun ama sonra ya gerçekten 1-2 günde kargodan geliyor ama ürün tırt çıkıyor ya da o kartın bonusları var ama faizleri daha yüksek. 

İnan bana şeytanların yaptığı bu "Süslü" göstermek işte. Dünyadaki süse kandığını kabul ediyorsun, şeytanı kabul etmiyorsun ama. Bu tip örnekler çoğaltılabilir ki en barizi televizyon ve internet reklamlarıdır. Ayetlerde de "Saptırma" olarak aynen bunu delil sunuyor Kur'an.

"Yemin olsun Allah'a ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik de şeytan onlara amellerini süslü gösterdi. O, bugün de onların dostudur/ o gün de onların dostu idi. Onlar için acıklı bir azap var." - Nahl 63

"Zorluğumuz kendilerine gelip çattığında bir sığınabilselerdi! Ne yazık ki kalpleri katılaştı; şeytan, yapmakta olduklarını onlara süslü-püslü gösterdi." - En'am 43


"Ya o kişi? Yaptıklarının kötülüğü kendisine allanıp pullanmış da onu güzel görüvermiş. Doğrusu şu: Allah dilediğini/dileyeni saptırır, dilediğini/dileyeni de doğruya ve güzele kılavuzlar. O halde canın onlar için üzüntülere dalmasın. Hiç kuşkusuz, Allah onların ürettiklerini/ortaya koydukları oyunları çok iyi bilmektedir." - Fatır 8 

Fatır 8. ayet ise bu argümana tek başına bile yetebilecek bir ayet yukarıdaki mantık ve aynı çerçevede aldığımızda. Bana genelde sorulur, "Sen hangi mealden alıyorsun da anlamlar bu kadar tutarlı" diye. Yaşar Nuri meali kullanıyorum ama o da yukarıda bu hataları yapmasına rağmen Fatır suresinin bu ayetinde hatasını biraz da olsa telafi etmiş.

Ancak günümüz hurafe dininde "Kadercilik" rolünü Kur'an'a yükletmenin modeli nedir? "Dilediğini" diye çevirmektedir o zaman iş klasik kaderciliğe döner. Tezgah çok büyük oğlum ya! 

Neyse kardeş, ben bütün ayetleri atayım ki sıkıntı olmasın sana. Bununla ilgili ; Tevbe 37. ve Ankebut 38. ayetlerine de bakabilirsin. Kaldı ki savunduğunuz argümanda İblis'de kıyamet günü aynen bunu itiraf ediyor ;

İş bitirilince şeytan onlara şöyle dedi: "Allah size hak bir vaatle vaatte bulundu, ben ise vaat ettim ama vaadimden caydım. Benim sizin üzerinizde bir sultam yoktu. Sizi davet ettim, siz de bana uydunuz. Hepsi bu. Şimdi beni kınamayı bırakın da öz benliklerinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Aslında ben sizin, daha önceden beni şirk aracı yapmanıza karşı çıkmıştım. Zalimler için acıklı bir azap öngörülmüştür." - İbrahim 22

Bak, seçim senin gördüğün gibi. İblis de vaadinin yalan olduğunu söylüyor. Kur'an ayetleri arasında gram çelişki yok gördüğün gibi. İblis'in daveti de bugün gözünle gördüğün her algı ile oluyor ; Din doğru olsa herkes iman ederdi, herkes salak mı? Olduğu gibi mesela çoğunluk algısı bunlardan bir tanesi yalnızca. Hayır ama bir deyim vardır ya "Cin olmadan adam çarpmak" aynen o deyime uyuyorlar. Kendini akıllı zannediyorlar sadece o kadar. Ölünce her şey bitiyor kardeş, game over oluyor oyun. 

Mario oyununda değiliz ya da, yediğin yemeklerden, gittiğin yerlerden ekstra can hakkı verilmiyecek sana. İnsan her zaman gözünün gördüğünü ister sadece. Sonsuz bir cennet var ama bu cenneti hak etmek gerekiyor, tıpkı maaşını hak ettiğin gibi. Ancak bunda mesain ömür boyu olacak. Bu mesai insana ağır geliyor zira insana bir günde 24 saat çalışmak bile ağır geliyor dünya malı için. 

Anlatmak istediğimi gayet net anlattım. Anlamayan yavaş yavaş okusun, sonra Kur'an'da "Dilediğini saptırmak" diye çoğu mealde yanlış meal edilen ayetleri bu mantık ile okursa, tutarlı olduğunu görecektir. Çünkü tercih senin, bugün baltaya, yarın taşa tapabiliyorsan Allah seni saptırmıyor. Sen kendin sapıyorsun ve 6236 ayeti okuyup iman edecek sorumluluğu red edip, kendi subjektif ahlak anlayışına kılıf olarak dolduracak bir felsefe arıyorsun demektir ki, ateizm de sana bunu veriyor. 

Diyeceksin ki, Allah bu şekilde "Allah birdir" diyeni de mi saptıracak? Ben de sana evet diyeceğim. Hatta yukarıdaki En'am 148. Ayet, bire bir çarpık ve günümüz toplum müslümanlarını yani anadolu müslümanları dediğimiz kesimi anlatır. 

Anadolu Müslümanları da bir çok şeyde sıkışınca "E ne yapalım biz babadan, biz anneden böyle gördük." diyorlar. Bak yukarıdaki müşriklerle bire bir aynı argümanı kullanıyorlar ve suçu Allah'a yüklüyorlar. Halbuki canının istediğini o an yapma özgürlüğün vardı. Suç niye Allah'ın oldu şimdi Müslüman olduğunu iddia eden kardeşim? Bu laflarım de sana, hep ateizme vuracak değilim. Bu toplumda ateistler din olmadan, dini olan "Cahil" kesimden daha ahlaklı. Bu red edilemez bir gerçek.

Bu laflarım genel kesime, Kur'an Müslümanı lan kadın veya erkek, zaten gerçekten ahlaklı bir insandır lafı ve eylemiyle zaten. Borcuna sadıktır, iftira atmaz, emin olmadan konuşmaz, bilmediğine "Ya bilmiyorum kusura bakma" der, bile bile insanlar asla yanıltmaz ve aldatmaz, kimsenin iffetini merak etmez ve iffetine iftira atmaz, adam öldürmez, haksızlık yapmaz ve buna benzer birçok durumda da adaleti daima ayakta tutar. 

Her neyse sözüm akletmeyen müslümanlara. Kalbin, dinin kendine göre "Müslüman" değil. Herkes için aynı kriterleri içeren yani objektif olan Kur'an'a göre temizse o zaman sen temizsindir! Çünkü o gün kendine göre değil, Kur'an'a göre "Müslüman" olup olmadığına bakacak yüce Allah! 

Herkese sorsak, herkesin kalbi temiz. Kim bu hırsızlar, kim bu yetim hakkını yiyenler, kim milletin hakkına her şekilde tecavüz eden, kim bu iftira atıp arkadan milletin kuyusunu kazan kim bu insanları öldüren o zaman be arkadaş?

Bu iş dinsiz, dinli mevzusu değil. Müslümanım diye geçinip o gün aslında Müslümanlığın "M" harfinin zerresi dahi olmadığını göreceğiz. Halk içinde çok var bu kitle emin ol. 

2. Argüman = Allah insanı mükemmel biçimde yarattıysa sakat doğumlar oluyor, kolu olmayan gözleri görmeyen ya da down sendromlu bebekler ya da ölü bebekler dünyaya geliyor. Nerede Allah'ın vaad ettiği mükemmellik?

Bu soruya cevap ise, herkesin eşit yaratılmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Bir kere biyolojik olarak bu tip doğumlarda, akraba evlilikleri 1. ve 2. derece özellikle, bu ihtimal artıyor. Anne 35-36 yaşının üstündeyse bir risk atlında, annenin geçirdiği ciddi hastalıklardan kullandığı ilaçlar ve ilaç bazlı tedavi, ya da çekinik genlerde aileden gelen ciddi rahatsızlıklar "Akdeniz anemisi, şeker" gibi, aşırı alkol alınması hamileyken, aşırı sigara tüketimi, aşırı zararlı kimyasala ve radyasyona maruz kalınması, bir de biyoloji 2 tip gen vardır. Dominant yani baskın gen, resesif yani çekinik gen. 

Bizim özelliklerimiz, yani fenotipi dış görünüşte olan "Siyah göz ve siyah saç" dominant gendir. Ancak bizim çocuğumuza aktardığımız dominant genin yanı sıra, bir de çekinik gen var ki bu çekinik gen de "Sarı saç, mavi göz" olduğu gibi, dominant gende hiçbir genetiksel hastalık yokken, çekinik gen de "Akdeniz anemisi" olabilir ya da döllenirken bir anda 21. çiftten sadece 1 fazla kromozom alınması "Down sendromu" dene olayı meydana getirir.

Down sendromu çok ciddi bir durumdur ancak erken tedavi ile gayet sıradan insan gibi faaliyetleri yapabilir ve fazla kromozom getirdiği "Zeka geriliği" durumunu rahatlıkla kapatabilir. 

Gelelim Allah'ın neden böyle sınadığına. Çünkü herkesin imtihanı farklıdır. Kimisi fakirliği, kimisi ruh sağlığı, kimisi zenginlikle, kimisi evladı, kimisi iş becerisi gibi birçok durumla, birçok farklı alternatif ile sınanır. Allah zaten bunu Kur'an'da böyle yapacağını söylüyor, dolayısıyla burada ters bir durum yok.

"Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvalardan eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele." - Bakara 155


"Yemin olsun ki, mallarınızda da canlarınızda da imtihan edileceksiniz. Ve yemin olsun ki, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden de şirke batanlardan da incitici çok şey dinleyeceksiniz. Sabreder, takvaya sarılırsanız işte bu, iş ve oluşların en zorlularındandır." - Ali İmran 186

Herkesin sınavı farklı olduğu gibi, ödülü de farklı olacak. Şöyle ki birisi 5. kademe cennete gidecekken, diğeri 2. kademe cennete gidecek. Çünkü, imtihanların zorlukları aynı değil ki. Daha zor imtihanı geçen, kolaya göre daha büyük ödül alacak. Şöyle ki bu ayet üzerinden açıklayalım ;

"İnananların; özür sahibi olmaksızın oturanlarıyla, Allah yolunda malları ve canlarıyla didinip gayret gösterenleri aynı değildir. Allah, malları ve canlarıyla gayret gösterenleri oturanlara derece bakımından üstün kılmıştır. Allah hepsine güzellik vaat etmiştir ama cihat edenleri, çok büyük bir ödülle, oturanlardan üstün kılmıştır." - Nisa 95 



Bakın burada "Oturan bir Mü'min" ile o dönemde savaşan bir Mü'min asla aynı ödülü almayacaktır. Çünkü birisi yalnızca kurallara uyuyorken, öbürü İslam yolunda malını, savaşta canını adadı ve savaşlar bitince de tebliğ için kendini bu işe adadı. O zaman sıradan Mü'min ile bu Mü'min asla aynı kademede olmayacak daha çok çaba gösterenin ödülü, daha üstün olacak. Allah'ın adil oluşu buradan belli. Düşünsene sen her şeyini ver, adam sırf inanıp ibadet etsin, kurala uydun ama din yolunda zorluklara gram çaba yok ve aynı cennettesin. Bana koyardı şahsen. Ben niye canımı, malımı ve kendimi bu yolda kendimi yırtarcasına adadım o zaman bu herifle aynı cennete gireceksem değil mi? Ancak Allah şüphesiz kusursuz adalet sahibidir ve adil olandır. Daha da çok çabalayan kişi, çabalamayan bir kişiye göre ya da diğerine göre daha az çabalayana göre cennette kademe olarak daha üst bir makamda olacaktır. Bu gayet adil olandır. Ne kadar ekmek, o kadar köfte diyor yüce Allah. 



O yüzden doğru yolu bulan ve o yolda hem kendi, hem de etrafı için çabalayan ve daha iyi işler yapan, yapmaya gayret eden adamın ödülü de aynı seviyede daha büyüktür ki 1. kademe cennet bile muazzamken, diğer yüksek kademeleri siz düşünün!

3. Argüman = "Bizler müslüman olarak dünyaya geldik, anne ve babamız müslüman o zaman Allah bize torpil mi geçti? Mesela hristiyan anne babaya sahip bir çocuk ailesinden öyle gördüğü için o dini benimsemiş. Bu Allah'ın adaletiyle çelişmiyor mu?

2. Argümana benzer bir soru bu da, bu kez "Doğduğumuz Aile ve doğduğumuz coğrafya" ile imtihan ediliyoruz. Bu kez anne ve babanın ya aşırı baskı, ya da az baskısında ne yapacağımız, bazen coğrafya ve bazen karşımıza çıkan tipler bile bir sabretme vesilesidir. Allah'ın adaletiyle bu durum çelişmiyor. Çünkü Kur'an geldiyse ona bu devirde neredeyse dünyanın tamamı erişebilir. Eski devirlerde de ulaşma imkanları daha kısıtlıydı. Amazon kabileleri denilecek ama o kabilelere peygamber gitmediğini asla ispat edemezsiniz. Zira Kur'an'da bu ayette ;

"Yemin olsun, biz senden önce de resuller gönderdik. Onların bir kısmının hayat ve hatırasını sana anlattık, bir kısmının hayat ve hatırasından sana bahsetmedik. Hiçbir resulün, Allah'ın izni olmaksızın herhangi bir mucize getirmesi söz konusu olamaz. Allah'ın emri geldiğinde, hakla hükmedilir ve gerçeği hükümsüz kılmaya çalışanlar orada hüsrana uğrarlar." - Mü'min 78 

Yani, her kabileye de peygamber gitmiş. 2. Argümanın aynı mantığı kısacası. Sadece "Coğrafi ve Ailevi" bir sınavdır bu diğerlerine kıyasla kendi içerisinde farklılıklar gösterir bu sınav. Ayrıca bu ayeti bir sonraki argüman için de attım. Şimdi ona geçelim.

4. Argüman = Kırmızı Hap 1. Bölüm 

Bu bir video serisidir ve 1. bölümü bitirdim. Bayağı düz mantık ve hadisi "Kur'an'a" bol bol yüklemeler dolu. Bu yüzden sadece 25 peygamberden ibaret değildir. Kırmızı Hap diye bir belgesel tadında bir video var bilenler bilir. Efe Aydal'a ait bir yapım, kendisi bizzat Ateist olduğu için 1. Bölümü izledim ve "Din eleştirisi" yapmış ama yukarıda dediğim gibi, buram buram düz mantık. Tanrı yok diye 3536363 takla atılmış. Kerem Cankoçak'dan hallice biraz daha iyi ama tutarsızlıklar zincirini içeren bir takım izahatlar sürüsü olmuş. 2-3 tane mantıklı argüman var. Gerisini cidden at çöpe.

Zaten videoda "Yaratıcı-Tanrı-Din" ayrı ayrı ele alınıyor ve Din'in tanımı "Doğanın işleyişinin Tanrı'ya bağlanan hikayelerdir." arkadaşım daha kafadan tarafsız değilsin ki sen. Bu şu demek "Bakın ben size videonun sonuna kadar buna nasıl hikaye dediğimi meşrulaştıracağım." demektir. Kaldı ki hemen arkasında "Dini savunanların düz mantığını" anlatıyor ve bu yüzden öyle dediler diyor. Daha sonra "Big Bang olabilir" diyor ve çok zeka ürünü olan 3 ihtimal söylüyor ;    

1- Evren dışından bir canlı
2- Uzaylı Bir Irk
3- Bu evren aslında bir canlının içinde

Gerçekten zekasını kutluyorum. Tanrı olmasın da ne olursa olsun ön kabulü de geldi ve videonun henüz 2. dakikasında oluyor ve 2 ön kabul. A priori, yani deneyle ispatlanmayacak keyfiyet ürünleri niye doğru gibi bir dayatma sokuyorsun araya? Ön kabulüne dayanaklarını videonun ilerleyen dakikalarında göreceğiz. Lafta tarafsızdırlar bu arkadaş kendilerine sorsanız. Tarafsızlığınızı bilim kutsasın dostlar sizin. 

Evet Allah'ın varlığı deneysel olarak %100 ispatlanmadı. Kusursuz yaratıcı daha çok sorun getiriyormuş. Doğanın "Yaşam savaşını" kanıtlarını göstererek, buna Tanrı olamaz diyor. İyi de sen bu dünyada "Kusursuzluk" arıyorsun. Bir yaratıcının kusursuz olması, onun her yaptığının kusursuz olduğunu göstermez. Çünkü kusursuz bir varlık, kusursuz bir şey de yapabilir, kusurlu bir şey de yapabilir. Ancak kusurlu bir varlık, asla kusursuz bir şey yapamaz. Çünkü kendisi kusursuz değildir. Hem kusurlu, hem de kusursuz bir düzeni, ancak kusursuz bir yaratıcı yapabilir. 

Eğer bu yaratıcı, bir düzeni kusurlu yapıyorsa da, kusursuzluğuna dayanan bir gerekçe olmalıdır ya da keyfinden dolayı yapmış da olabilir. Eleştirilen dinlerden Kur'an'a bakarsak da kusursuz olan Allah, bunu imtihan mantığı ile yaptığını ve bu kusurların, aslında bir bilinçli eylem olduğunu söyler. Kaldı ki bu Tesla Jr. olan vatandaş "Kusursuz bir yaratıcı, kusursuz bir düzen yaratmalıdır." demektedir. Bu da yine ön kabul ve yargıdan oluşan düz mantıkdan ibarettir.

Zira kusursuz bir yaratıcının kusursuz bir düzen yaratması beklenen bir olasılıktır. Ancak kusursuz bir yaratıcı eğer kusursuz bir dünya vaad etmiş olsaydı o zaman bu ön kabul, karşı bir eleştiri olarak getirebilir ve Yaratıcı olan Allah'ın o zaman sadistliğinden söz edebilirdik. Bakalım eleştirilen yaratıcı yani Allah ne vaad etmiş bu ayete bakalım ;

"Dünya hayatı, eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır. Aklınızı kullanmaz mısınız?" - En'am 32 

"Şu iğreti dünya hayatı, bir eğlence ve oyundan başka şey değil. Âhiret yurduna gelince, asıl hayat işte odur. Ah, bilebilselerdi!" - Ankebut 64

"Bilin ki, şu iğreti dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden, bir süsten, aranızda bir övünmeden, mallarda ve evlatlarda çoğalma yarışından başka şey değildir. Bir yağmur misali ki, çıkardığı bitkiler çiftçilerin hoşuna gider. Ama biraz sonra o ot kurur, sapsarı kesildiğini görürsün. Nihayet bir ot ufantısı haline gelir. Âhirette şiddetli bir azap var, Allah'tan bir af ve hoşnutluk da var. Dünya hayatı bir aldanış/gurur aracından başka şey değildir." - Hadid 20

Kusursuz bir yaratıcı bile kendi hayatına neden "İğreti, oyun, eğlence" desin o zaman? Kusursuz bir şey vaad etmemiş ki zaten kitabında yaratıcı! Ayrıca yaratıcıdan ölümün olduğu bir dünyada kusursuzluk istemekten ironik daha ne olabilir? Yaratıcı kusursuzsa, herkese ölümsüzlük de verseydi gül gibi geçinseydik değil mi? İşte bu yeryüzünde cennet aramaktadır ama sen bunu isteyecek hak edecek ne çaba harcadın var olurken? Armut piş, ağzıma düş istiyor arkadaş. Gelip yemeğini de ben yedireyim mi yavrum? 

O zaman burada yaratıcı istese, eziyette yapardı herkese. A priori kabulse, benimkisi de a priori bir kabul bak. Tamamen aynı şartlar yani, niye ödül vermesini istiyorsun da ceza görmek istemiyorsun? Samimiysen niye bu kumara girmiyorsun da kendini sadece "Kusursuz ve ödüllü" bir konuma şartlıyorsun. Mantıksal olarak tutarsız bir düşüncedir bu.

Kumara girmemesinin sebebi de çünkü maçası yemiyor. İçten içe bal gibi biliyor bu dünyada var olurken aldığı 5 duyusunu, kendince hallice bir ailede var olmayı hak edecek 5 gram bile çaba göstermediğini. Vermemesinin imtihan nedenine hikaye diyorsun ayrıca, kulluğa hikaye diyorsun o zaman ben de sana soruyorum. Senin daha iyi bir fikrin var mı? Çünkü bir mantığı, yani bir tezi çürütmek adına en az onun kadar mantıklı bir "Anti-Tez" ile gelmelisiniz Hegel diyalektiğine göre. Elinde bu dünyayı ölünceye dek asla bitmeyeceğin, asla sıkılmayacağın, bu dünyada bitmesi mümkün olmayan bir amacın var mı? Karşı bir fikir üretebilir misin bu konuda? Hayır. Anti-tezler var ama mantıksal açıdan samimiyet, tutarlılık içermiyor. Aşağıdaki Efe'nin nice tutarsızlığını göstereceğim. Verdiği bilgilerde bilgi yanlışlıkları da mevcut.

Yaratıcı olan Allah'ın yaratma amacına gelirsek ;

"Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri/benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım." - Zariyat 56

Allah'a bu soruları sormak için, Allah'ın vaadinin "Kusursuzluk" olması gerekir bu dünya adına bunu vaad eden ancak hiçbir ayet yok. Yaratıcı'nın "Bu Dünya" adına böyle bir vaadi yokken, ondan kusursuzluk beklemek ne kadar akıllıcadır? O zaman Yaratıcı kendisiyle çelişmiyor aksine vaadini tutuyor demektir.

Yukarıda ki ayetlerde zaten kendi yarattığına bile "İğreti, oyun, eğlence" diyerek bu dünyayı küçük görmesi, demek ki daha iyisini yapabilme bilincine dayanır ve bu yaratıcı eğer daha iyisini yapabilecekse, o zaman bu dünyanın kusurlu olduğunu kendisi de beyan etmiş olur. Zaten yaratıcı olan yüce Allah'ın bu konuda vaadini tuttuğuna ve tutacağına dair ayetler de mevcuttur. 

Kaldı ki denilen kusursuz bir düzen olursa zaten iman etmeyecek kalmayacaktır. O zaman "Kim daha iyi kul, kim daha kötü kul" bunun parametresi, bunun ölçütü ne olacaktır? Buna karşı bir anti-teziniz var mıdır mantıklı ve tutarlı olan? Çünkü Kur'an'a göre "İman edne herkes" iyi insandır. Yalnızca inanmayı Kur'an iman etmek olarak görmez bu ayet grubunda olduğu gibi ;

"İnsanlar içinden bazıları vardır, "Allah'a ve âhıret gününe inandık" derler ama onlar inanmış değillerdir. Allah'ı ve inanmış olanları aldatma yoluna giderler. Gerçekte ise onlar öz benliklerinden başkasını aldatmıyorlar. Ne var ki, bunun farkında olamıyorlar. Kalplerinde bir hastalık vardır da Allah onları hastalık yönünden daha ileri götürmüştür. Ve onlar için, yalancılık etmiş olmaları yüzünden acıklı bir azap öngörülmüştür. Onlara, "Yeryüzünde bozgun çıkartmayın" dendiğinde, "Tam tersine, bizler barış ve esenlik getirenleriz" demişlerdir. Dikkat edin, gerçekte onlar, bozgun getirenlerin ta kendileridir de bunun bilincinde olmuyorlar." - Bakara 8, 9, 10, 11 ve 12 

Ayrıca eğer bir sıfat, bir varlığa aitse onun "Neden" sorusu mantıksızdır. Allah yaratıcı sıfatı varsa "Ya sen neden yaratıyorsun?" denilmez. Çünkü başı ve sonu olmayan bir Yaratıcı olan Allah daima yaratmak zorundadır. Kaldı ki bugün 2017 yılında kozmoloji'nin en büyük 3 delilinden birisi. Evrenin sürekli genişlemesidir. Yaratıcı bunu da bizzat bildirmiştir.

"Göğe gelince, onu biz ellerimizle kurduk. Hiç kuşkusuz, biz, genişleticileriz." - Zariyat 47 

Çünkü yaratmak onun bir sıfatıdır. Yaratma sıfatını da evreni genişleterek ve sürekli yeni doğumlara ruhundan üfleyerek yaratma eylemini de sürekli olarak gerçekleştirdiği ve çelişmeyen ayetler vardır. 

Ayrıca kozmoloji'ye baktığımızda eskiden zannedildiği gibi sonsuz bir evren yoktur. Evrenin bir başlangıcı, bir sonu vardır. Bu başlangıç ise bir "Tekillik" sonucunda gerçekleşti ki bağnaz ateist, bağnaz agnostik arkadaşlara duyurulur. Çünkü bunu ateist bilim adamları dahi artık kabul etmekte.

Kur'an'ın bu kozmolojik delillerini de kısaca anlatacağım için, gerekli ayetleri verip geçeceğim. Evrenin başlangıcına bazı dair ayetler ; En'am 101, A'raf 54, Yunus 3 ve 5, İbrahim 19, Hicr 85 ve daha onlarca ayet.

Ayrıca kozmoloji konusunda ateistler sıkışınca maalesef "Eski kökenleri" gösterirler ve bu felsefe'de "Köken hatası" olarak adlandırılır. İngilizcesi de "Genetic Fallacy"dır. Şimdi buna 1. yazımda cevap vermiştim ama yeri gelmişken yine değineyim. Selim Almanya'nın Münih Teknik Üniversitesinde Tarih eğitimi görüyor, öyleyse bu Tarih bilgileri "Nasizm ve Faşizm" içerir. Bu tamamen yanlış ve hatalıdır. Çünkü bu yargıya varmak için, Selim'in bölümünde gördüğü derslerin detaysal içeriğine bakmak ve ona göre karar vermek gereklidir. 

Eğitim gördüğü ülkeye bakmak değil. Bu tamamen kökensel hata olmaktadır. Ateistler aynı hatayı hem eski mitolojileri kaynakça göstererek hem de "Bu Kur'an Arap toplumundan çıkmıştır." demek bire bir kökensel hatayı yapmaktadır.

"Sonra ona bir biçim verdi ve onun içine kendi ruhundan üfledi. Sizin için, işitme gücü, gözler ve gönüller vücuda getirdi. Ne kadar da az şükredersiniz!" - Secde 9

Yukarıdaki Zariyat 56. ayet ile beraber bu ayet görüldüğü gibi sürekli "Yaratma" sıfatının gerçekleştirdiğine dair bir delildir. Mesela konuşmak hepimizin bir sıfatıdır ve benim gibi bazılarının çenesi hiç durmaz ehehe. O zaman kalkıp sen bana "Neden bu kadar çok konuşuyorsun?" diyemezsin çünkü bu benim sıfatım ve var olmak adına ben bu sıfatımı yapmak zorundayım. 

Ya da bir sanatçı hangi dal olursa olsun "Ya kardeş sen niye sanat yapıyorsun?" denilmez çünkü adamın sıfatı zaten sanat yapmaktır. Keza yemek yemek "Az ya da çok" hepimize has bir sıfattır ve var olmak ve bunu sürdürmek adına yemek yemek, tuvaletimizi yapmak zorundayız bu düşüncede samimi olan birisi "Ya niye tuvalet yapıyoruz biz, yapmayalım o zaman" diyebilmelidir. Ancak bunu ateistlere götürürseniz, tutarlı olmaktan çıkacaklardır.

Çocukların erkenden ölmesinden dem vurulmuş. Hiçbir insan çocukların ölümünü istemez. Ancak imtihanın bir parçası da evlatların, malın yokluğu ile imtihandır. Kaldı ki yaratıcı zaten bunu söylemektedir. O çocuk için bir imtihan olmayacaktır zira o çocuk adına esas imtihan olursa haksızlık edilmiş olur ve o çocuk henüz "Aklı selim" olmadığı için ameli de, günahı da olmayacaktır. 

Ayırca Din'e kesin yalan demesinin başka bir delili olarak "Kur'an'da Mevsimler ve Yanardağ" geçmiyormuş. 

Birisi bu arkadaşa bu ayetleri göstersin lütfen ;

"Artık sen göğün açıkça izlenen bir duman getireceği günü gözle." - Duhan 10


Önce yanardağ mevzusu, diğer büyük yanardağlara göre oldukça ufak bir yanardağın patlaması aşağıdaki videoda kayıt altına alınmış. 



Bak gör göğe kadar çıkan buharın dumanları. Kaldı ki ayette dumanın bir kaynaktan getirileceği ve göğün bunu birçok yere yayacağı söyleniyor. Ayrıca bu dumanın da açıkça izlenebilinen bir duman olduğu da vurgulanıyor ayette. Bu dumanın bir kaynağı olmalı yani öyle nükleer bombası falan değil. Bu tanıma tek uyan duman ise patlayan bir yanardağdır. En basit bir yanardağ patlaması bile çok uzak mesafelerden çıkan dumanların yayılımı yüzünden gayet net anlaşılıyor. Kaldı ki tarihi kayıtlarda yine, en büyük patlamalarda birkaç şehri rahatlıkla yok ettiği arkeolojik verilerle mevcuttur. 

Mevsim konusunda gelecek olursak da, yanardağda olduğu gibi direkt olmasa da ima eden ayet vardır ancak bu ayetlerin "Mevsimler" olması epey zorlama olur itiraf etmek gerekirse. Ancak bu konuda bu 2 ayet bize delildir. Neden olduğunu anlatacağım evvela ayeti görelim.

"Şu bir gerçek ki, biz herşeyi bir ölçüye göre/bir kaderle yarattık." - Kamer 49

"Göklerin ve yerin mülk ve saltanatı yalnız O'nundur. Çocuk edinmemiştir O. Mülk ve saltanatında ortak yoktur O'na. Herşeyi yaratmış ve herşeye bir ölçü ve oluş tarzı takdir etmiştir." - Furkan 2


Yaz, Kış, İlkbahar, Sonbahar geçmez diyorsun da dostum. Bir kere bu 4 mevsim dünyanın her yerinde yaşanmıyor ki bu "Dünyanın tamamına aitmiş" gibi bir veri gibi sunuyorsun? 

Ekvatorda Ekvatoryal iklim yaşanırken, kutuplarda kutup ilkimi yaşanır. Kur'an'da bundan bahsetse o zaman çelişki olacaktı. Çünkü o zaman dünyanı 4 mevsimlik yerlerden ibaret görmüş olacaktı Tanrı. Her şeye bir ölçü takdir edilmesi, ekvatorda ekvatoryal, kutuplarda ise kutup iklimini açıklar. Çünkü bu tanım daha geniş ve hepsini kapsayan bir tanımdır.

Yani Yaratıcı yaratımı esnasında o coğrafyanın şartına en uygun iklimi, en uygun ölçüyü takdir etmiştir. Ah seni yüzeysel seni. En azından Efe Aydal, diğer ateistlere göre daha güzel hazırlanmış takdir etmek lazım bu konuda.  

Firavun kısmında ise 600 bin köle ve 2 milyon olduğu verisi Kur'an'da yazmadığı için ciddiye bile almadım. Belki 3 bin kişilerdi hepsi toplam sadece. Hangi veriye dayanarak 600 bin ve 2 milyon rakamları fırladı ki ortaya? Ya tutarsa işte.

Peygamberler kısmında da verdiği veri, eleştiri veril olan Kur'an ile çelişmektedir. Oğlum 11 dakikada kaçıncı tutarsızlık bu anlamadım!  


Bu arkadaşın tutarsızlıklarını artık uzun uzun ele almadan kısa yanıtlar vereceğim. 

Kur'an'da geçen peygamberlerin soy ağacını çıkarıp bu düzen anca 6-7 bin yıllık der ama 1.2 milyon yıllık taşlar gösterir ama evrenin yaşını biz de 13.7 milyar yıl kabul ediyoruz ve Kur'an adı geçemeyen peygamberlerden bahsetmez. Dolasıyla bunda da en az 2-3 en çok da sonsuz ihtimal olduğu gibi 13.7 milyar yıla dek gitme ihtimali vardır.

Kaldı ki bu ayeti görmüş mü arkadaş bilmiyorum ama.

"Ancak biz, birçok nesil oluşturduk da bunlar üzerinden ömürler akıp gitti. Sen Medyen halkı içinde oturarak onlara ayetlerimizi okuyor değildin. Biz, peygamberler gönderiyoruz, hepsi bu." - Kasas 45

Bu ayette "Uzun zaman, uzun çağlar" diye çevirilen kısım "tetâvele" kelimesidir. Ayrıca ayette "enşe’nâ kurûnen" kelimesi de "Nesiller oluşturduk, inşa ettik" gibi anlamlara gelir ve bu nesillere bir peygamber gelmesinin genellikle "Uzun zaman" geçtiğini zaten Kur'an'da inkar etmiyor. Eleştirdiğin veriyi Kur'an savunmadığına göre bu eleştiri, oldukça tutarsız ve yanlış bir eleştiridir. Çünkü eleştirdiğin argümanın böyle bir vaadi yok.   

Kızılderili, Amazon gibi kabilelerin peygamberleri sorulmuş. Eleştirdiği kitapta "Tanrı'ya sekreter" rolü biçmektir bu. Sen ondan üstün bir varlık değilsin ki Tanrı sana her şey tek tek izah etsin. Yaratıcı neden sana ve bize rapor versin? Biz onun üstü müyüz? Değiliz. O zaman her detayı bize izah etmek zorunda değildir. Bunun tek eleştirilir yanı "Allah'ın bize tarihi her veriyi izah ettiğini" söylenmesidir. Ancak Allah'ın bu konuda hiçbir vaadi yoktur. Allah'ın "Eksiksiz" bıraktığı yönünde vaadini içeren bütün ayetler, tamamen dini kuralları ve dini emirleri içeren ayetlerdir. 

Kur'an ne bir "Kronolojik bir kitaptır, ne de bir bilim dergisidir." Bu tip izahatları bu kitap vaad etmediği halde, sanki vaad etmiş de vaadini tutmamış gibi ondan beklemek, art niyetsel bir eleştiriden ötesi değildir. İnsanlara dini empoze etmeyin diyen bu Ateist arkadaş bol bol şu yöntemleri uyguluyor videosunda.

1- Tamamen "Rivayet" kaynaklarındaki bilgiyi Din gibi sunmak
2- Tutarsız birçok eleştiri içermek
3- Kökensel hatalara düşmek
4- Kur'an'da olmayan vaatleri, Kur'an'dan gibi sunarak bunlara Kur'an'dan cevap beklemek

Uhud savaşı kısmında bir yanılgı ve bilgi hatası vardır. Bu yazıda kaç tane tutarsız ve bilgi hatası oldu siz hesaplayın. Ben saymaktan yoruldum! O konuyla ilgili ayetler ;

"Size, başkalarına iki katını dokundurduğumuz bir musibet dokununca: "Bu da nereden!" mi dediniz? De ki: "O, sizin öz benliklerinizdendir." Allah, her şeye Kadîr'dir. İki topluluğun karşılaştığı gün sizin başınıza gelen, Allah'ın izniyledir ve Allah, müminleri bilsin diyedir. Ve ikiyüzlülük yapan münafıkları bilsin diye. Onlara, "Hadi gelin, Allah yolunda çarpışın yahut savunma yapın!" dendiğinde: "Savaştan haberimiz olsaydı sizi elbette izlerdik." dediler. O gün onlar, imandan çok küfre yakın idiler. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlar. Allah, onların gizlemekte oldukları şeyi çok iyi bilmektedir. Yerlerinde oturup da kardeşleri için, "Bizi dinlemiş olsalardı öldürülmeyeceklerdi." diyenlere şöyle söyle: "Eğer doğru sözlüler iseniz, kendi benliklerinizden uzaklaştırın ölümü!" - Ali İmran 165, 166, 167 ve 168 


Uhud'da, okçular savaşı kazandık diye hemen gidip ganimetlere yağmalıyorlarken, bu sırada Müşrikler bu açıktan faydalanıp savaşı kazanıyorlar. Uhud savaşını anlatan hiçbir ayetlerde "Meleklerin yardım ettiği" geçmemektedir. Bu arkadaşın da Kur'an'ı "Objektif" olarak okumadığı bariz belli ki! Bak sana "Sen şimdi bu ayetleri seçerek atmışsındır." diyeceğimi tahmin ettiğimden Uhud savaşı ile ilgili 12 ayetin fotosunu çekip atacağım. Al eline Kur'an tatmin olmazsan aç bak ;


Bak bir de sizin en sevdiğiniz meal olan diyanet ağırlıklı mealin paylaşıldığı bir siteden ektim bu fotoyu. Melekler yardım ettiği geçiyor mu bu ayetlerde? Hayır. O zaman verdiği veri yanlış ve delilin çürüyor yine. Başka bir tutarsızlık daha. Meleklerin yardım ettiği diğer Bedir savaşını da kazanır Müslümanlar. Oysa Bedir'de meleklerin yardım ettiği, hem de bu yardımın Bedir'de yapıldığı ayetin orjinal halinde çok bariz geçmektedir.


Bak ayetin kendisinde "Bedrin" diye geçiyor. 

"Yemin olsun ki, ezik-boynu bükük olduğunuz bir sırada Allah size Bedir'de de yardım etmişti. O halde Allah'tan korkun ki, şükredebilesiniz." - Ali İmran 123

Bak bu da ayetin arapçası ;

"Ve lekad nasarakumullâhu bi bedrin ve entum ezilleh(ezilletun), fettekûllâhe leallekum teşkurûn(teşkurûne)." - Ali İmran 123 

Bu olayı çok net ortada. Üstüne laf etmeye gerek yok. Tutarsızlıklar diz boyu.

Musa kıssasında "Allah kendini niye göstermedi?" diyor. Kendisini görmek isteyen peygambere bile olmaz diyebiliyor Allah bu ayette ;

"Musa, bizimle sözleştiği yere gelip Rabbi de kendisiyle konuşunca şöyle konuştu: "Rabbim, göster bana kendini, göreyim seni." Dedi: "Asla göremezsin beni. Ama şu dağa bak. Eğer o yerinde durabilirse, sen de beni görebileceksin." Rabbi dağa tecelli edince onu parça parça etti. Ve Musa baygın vaziyette yere yığıldı. Kendine gelince şöyle yakardı: "Tespih ederim o yüce varlığını, tövbe edip sana yöneldim. İman edenlerin ilkiyim ben." - A'raf 143

Peygamberine göstermeyip, o topluma gösterse bu daha büyük bir çelişki olmaz mı? Evvela eleştirdiğiniz veriyi iyi analiz edin. Yüzeysel bakışlar hep böyle sığ sulardan ötesine geçemez. Derin suda böyle boğulursunuz. Daha kaç tutarsızlık çıkacak cidden saymadım. Bir arkadaş bana "Eleştiri dönüşü yaparken" kaç tutarsızlık sayıp söyler mi çok merak ediyorum. Çift haneleri görecektir bence tutarsızlık sayısı. Zira aşağıda da tutarsızlıklar silsilesi devam etmekte. 

Hızır kıssasında öldürülen çocuk diyor ama daha bilmiyor ki yüzeysel bilgili arkadaş Kur'an'da "Hızır" kelimesi 1 kere bile geçmez! O ayette hep ya bir melek, ya da bir peygamber olduğunu savunurdum ben. Bana göre melek şahsen. İnsan olması şu açından değerlendirilebilir. Zira vahiy alıyor, gaybı bilmiyor ama melek olması da şu açından kesinlik. 

Melekler "Allah ne emrederse tereddütsüz yapar." Burada da tereddütsüz yapılması söz konusu. Kaldı ki bir çocuğu öldürüyor bu melek! Bu da anne ve babasına daha iyi bir çocuk vermek ve onların imanlarını korumak adına dualarının kabulünün tecellisidir. Beni tanıyanlara hep insan daha ağır ihtimal demiştim ama detaylı inceleme sonucu melek olduğuna kanaat getirdim şahsen.

Dediğim gibi bu işin detayının de detayı, onun insan ya da melek olması hiçbir şeyi değiştirmiyor. Çünkü orada ona dair "İsmen" hiçbir bilgi yok. Okuduğunuz Kur'an'ı kıyaslayarak oku diyorsun ancak meallerin ciddi bir kısmında da "Hızır" bile geçmez "O" ya da "O adam" diye meal edilir. 

Her neyse, sonuç olarak bu çocuk ölmese o zaman "Anne ve babasına" haksızlık olmayacak mı? Bu konu tartışmaya açıktır buna bir şey demem ama ters mantık ile sağlaması yapınca da tutmuyor onu da göstereyim bir yani. Çünkü bir şeyin tutarsız olmaması için sağlamasının da doğru olması gerekmektedir. Matematik'de bir problemin sonucunda bir de emin olmak adına sağlama yapılır ve işlem tamamen tersten mantık ile ele alınır. Eğer yine aynı kapıya çıkıyorsa bu sonuç, kesin doğrudur. 

Ancak böyle çıkmıyorsa ortada bir tutarsızlık vardır ve bu sonucun "Tesadüfen" doğru bulunduğunu ihtimalini arttırır. Ya da keyfiyet içerdiği ihtimalini de ortaya çıkartır. Sonuçta işin bu kısmı da yoruma açık. Ben böyle yorumluyorum. Senin yorumuna laf yok ama sağlamasında sıkıntı var bu de ön kabul ile keyfiyet içerdiği ihtimalini de gösterir aynı zamanda. 

İsteseydik hatasına zaten yukarıda değindim ama arkadaş videoda "Tanrı'nın kendisini göstermemesi, sadece 1 kişiye görünüp herkesin ona kayıtsız şartsız ona inanmasını beklemesi" pardon da Kur'an'a göre Allah kime görünmüş kardeş ayet getirir misin? Daha birkaç cümle evvel görmek isteyen Hz. Musa'ya bile kendini göstermiyor Allah. Bunun dayandığı 2 kısım var. Birincisi Necm suresindeki "Rabbinin ayetlerinin büyük bir kısmını gördü." ifadesidir ki, burada Allah'ın kendisinin gördüğünü anlamak baya bir art niyet ister. 

Diğeri ise "Miraç" mevzusudur ki, o mevzu tamamen hurafedir. Kur'an'sal en küçük bir dayanağı yoktur. Necm suresinden hurafeci tayfa da zorlayarak Miraç derler. Kaldı ki miraç olsun diyelim, orada da Allah'ın tecelli ettiğini, yani göründüğünü belirten Kur'an'sal hiçbir ifade yok. Her türlü ofsayt yani. 

Peygambere has ayeti gösterip "Niye akraba evliliği" yasak değil diyor ama bu ayetten habersiz ;

"Size, şu kadınlarla evlenmek haram kılınmıştır: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle birleştiğiniz hanımlarınızdan doğmuş olup evlerinizde oturan üvey kızlarınız -eğer anneleriyle birleşmemişseniz o takdirde sizin için bir günah yoktur- ve sulbünüzden gelen oğullarınızın karıları. İki kız kardeşi birlikte almanız da haram kılınmıştır. Eskide kalanlar müstesna. Allah çok affedici, çok merhametlidir." - Nisa 23

Diyeceksin ki "Bak Peygamber bunu kendine torpil geçmek için" yazdı. Ondan başkası teyze ve amca kızıyla evlenemiyormuş çünkü. 

"Sana özgü bir davranış olarak, gecenin bir kısmında, o Kur'an'la meşgul olmak üzere uyanık ol/uykudan uyan. Böylece Rabbinin seni övgüye layık bir konuma ulaştırması umulur." - İsra 79

Bu namazı da kendine torpil için yazdı? Sırf fazladan kadın alayım diye gece herkes uyurken bu adam kalacak her gece, uykudan ayılıp, abdest alıp, namaz kılacak öyle mi? Sırf 3-5 kadın fazlalılığı için. Tutarsız bir mantık ve insan nefsiyle birebir çelişir bu mantık. 

Diyeceksiniz ki, onu yazmıştır ama yapmamıştır. O zaman aynı mantığı neden "Fazladan eş alma" mantığında olmuyor. Hz. Muhammed'in kaç kadınla seviştiğinin seceresini mi tuttun? 

Gördün mü? Gördüysen de sen röntgencisin demek ki sana ne herifin cinsel hayatından? Belki himayesine alıp, hiç cinselliğe bile girmedi. Adı çıkmasın diye nikahladı yalnızca. Çünkü günümüz Türkiye'sinden daha beter halde olan arap cahiliyesinde dul kadınlara bolca "İffetsizlik" iftirası atılırdı. Baktığın ansiklopedilere madem itimat ediyorsun ki ben etmiyorum. Zira Kur'an'da da bu cahillik vurgulanır. O yüzden bana Kur'an yeter zaten! Bu fazladan eş argümanını da hadislerden ve bazı Kur'an'dışı kaynaklardan alıp yine bununla din eleştirisi yaptığınızı zannediyorsunuz.

Belki sırf bunun için yetki verdi Allah ona fazladan alabilirsin diye. İhtimalleri değerlendiriyorsak bu da başka bir ihtimaldir. Kur'an alabilirsin diyor sadece. Belki de almadı, nereden biliyorsunuz? Kesin alacaksın emri yok hiçbir ayette! Sadece serbestlik veriliyor. 

Benim sana "Haydi çıkıp dışarıda top oynayabilirsin. Sana bu konuda hiçbir yasak yoktur." demem senin illa dışarıya çıkıp top oynadığını göstermez. Sadece sana o özgürlüğü ve o iznin verdiğimin delilidir. Yapıp yapmamak, sadece kişinin tercihidir. Bunu illa yapacaksın mantığı buradan çıkarılması, cahil bilgisidir çok net. Aynı mantığı gece ibadetine yapıyorsun da, neden iş peygamberin cinsel hayatına gelince "A priori" bir kabul var. Bu düpedüz taraflı bakış açısıdır.  

Son olarak ise bilimsel bilgiler gizliyse bu bilgiler bize ışık tutmalıydı diyor Efe arkadaş. Işık hızına nasıl geçeceğimiz açıklanmalıydı vesaire. Kur'an bir bilim kitabı değil ki bu iddian doğru bir delil olsun sana. Kur'an sadece bir din kitabıdır ki bunu bizzat videoda sen de söylüyorsun. Kur'an'ın bu konuda tek özelliği, her şeyi bilen bir Allah varsa eğer onun verdiği izahatların gerçek ile birebir uygun olması ve %0.01 bile yanılmamasıdır ki bilim ile ortaya çıkan bugüne dek hiçbir veri Kur'an ile asla çelişmemektedir. O zaman Kur'an'a niye kafana göre ek vasıf yükleyerek eleştiri getirmektesin? 

Kur'an'da dahası "Depremin tarihi varsa, bir sonraki deprem tarihi ne zaman" diyerek kehanet bekliyor. Oysa Kur'an'ın vaadinde bir kehanet vermekte yok. Ancak Rum suresinde verilen kehanetin Müslümanlara gaybın bildirilmesi, onların da buna tanık etmeleri içindir.

Videonun son 2-3 dakikası tamamen "Ajitasyon" içerikli. Yok bizi susturuyorlar vesaire ve neden hep şükretmeyi öğütleyenler en zenginler gibi klişe argümanlar var. Merak etme, Kur'an'da bu duruma karşı çıkıyor. Ayrıca son olarak burada yapılan birkaç hata daha var. Cennete "Kadın" ayarlamak lafı yine taraflı bakışın ürünüdür. Cennette sözü edilen "Huri" kavramı 2 cinsiyete verilecek bir ödüldür. Anca bundan önce videonun sonunda "Ra'd suresi gibi bir kaç "Yıldırımlı" ayeti gösterip, varsa şekliniz yıldırımı bekleriz." diyerek aptalca bir meydan okuyor. 

Kusura bakmasın ama aptalca diyorum zira kaynak gösterdiği ayetlerde eski kavimlerin helak edilmesi söz konusuyken, bizim durumuzda bu helak söz konusu değildir. Bunu da bu ayet ispat eder. 

"Kendilerinden önceki nesillerden nicelerini helâk etmemiz onları yola getirmedi mi? Onların yurtlarında/barınaklarında dolaşıp duruyorlar. Akıl sahipleri için bunda elbette ibretler vardır! Eğer Rabbin tarafından daha önce söylenmiş bir söz, belirlenmiş bir süre olmasaydı, bunlar için de helâk kaçınılmaz olurdu." - Taha 128 ve 129


"Azabı senden çarçabuk istiyorlar. Eğer belirlenmiş bir süre olmasaydı, azap onlara elbette gelmiş olacaktı. Fakat o, hiç farkında olmadıkları bir sırada kendilerine ansızın geliverecektir. Bunda kuşku yok." - Ankebut 53

Efe, panpa 1400 senelik "Cahil" dediğiniz araplarla aynı şekilde dini tersliyorsunuz. Bil istedim hani. Bilim, ilim falan. O ışık da pek paklamıyor sizi. Bu şekilde de araplarla aynı argümanı kullanıyorsunuz.

"Yoksa, "Onu uydurdu" mu diyorlar! Hayır, iman etmiyorlar." - Tur 33


"Kendilerine "İnsanları inandıkları gibi inanın." dendiği zaman: "Biz de o budalaların inandıkları gibi mi inanalım?" derler." - Bakara 13

Araplara siz cahil diyorsunuz ya kanka, dön de nasıl reddettiğine bir bak istedim ehehe. Çok zekice bir red ediş gerçekten. Cahil dediğiniz milletle aynı kafadasınız. Bu da ağır bir tutarsızlık.

Bu 2 red etme argümanından sonra gelelim helak kısmına. Allah'ın vaadi zaten helak etmeyeceği yönünde. Helak edilmeyecek bir vaad varken helak olmayı istemek tamamen bir şovenist harekettir. 

İşine gelen ayetleri kırpıyorsun sevgili Efe. Bu ayeti niye hiç videonda yer vermiyorsun? Çünkü Ateizm'e ters. Ayrıca yine videoda ayetleri hep tek tek veriyor. Hiç arka arkaya aynı sureden 3-5 ayet verdiğini göremeyeceksiniz. Ayrıca "Niye ateistler susturuluyor ve hapse atılıyor?" diyor. O tamamen bizim hurafecilerin yobazlığı. Zira Allah Kafirun suresinde inanç özgürlüğünü verir ve bu özgürlüğün sadece bu dünyada geçerli olduğunu belirtir. Seçimine göre de bedelinin olacağını birçok ayette uyarır. Bu ajitasyona da Oscar Wilde cevap versin.

"Sırf adamın biri uğruna öldü diye, o şey ille de doğru olacak değildir." 

Aynı mantık bize de yapılsın hiç dert değil. Sırf bu Muhammed'e saldırıldı diye de bu din doğru değil. Bu dinin içeriğinden dolayı bu ayetler doğru ve bu din doğru! Sırf birileri bir yerde eziyet gördü, hapse girdi ve de öldü diye o görüş, o ideoloji, o din asla doğru değildir. Onu doğru yapan içeriğinde bulunan tutarsız yapısıdır. 

Gelelim son olarak bu" Huri" mevzusuna, bu konuya mevzuyu da sevgili Prof. Dr. Mehmet Okuyan izah etsin. Zaten yazı uzun oldu. Biraz da videolu anlatım olsun. Biz de insanız oğlum elimiz yoruldu ehe.



Haydi ben kaçar gençler. Benim verilerimi de sorgulayın ve Kur'an'a açın bakın. Dine bir eleştiri getirecekseniz Kur'an'dan getirin. Bütünsel okuyarak çelişki arayın. Her şeyi ve herkesi sorgulayın.

Haydi eyvallah. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder